BAŞAK?

7.4K 493 177
                                    

Hoş geldin kuzummmmm♥

Onlar Dört Çarpı Dört idi. Kardeşleri çıkmalıydı ortaya.

Sekizinin birden başı beladaydı. En büyük bela da şuan Defne ve Barış'ın yakasındaydı. Onların yokluğu ile sınanıyorlardı.

Tekrardan gelecek miydi kardeşleri yanına?

Yine gülüp eğlenecekler miydi? Annelerden dayak yeyip yine arsız arsız gülecekler miydi?

Onlar her zamanki gibi bir arada olup birbirlerine sahip çıkacaklar mıydı?

- Ufak Bir hatırlatma-

Alya ve Atakan büyük bir korkuyla sarılmışlardı. İkisi de bunun farkında değildi. Oradaki yedi adam onları köşeye sıkıştırdığını, kaçacak en ufak bir deliklerinin bile olmadığını bildiği için ağır ağır gelerek zaten en üst düzeyde olan korku yüzdesini daha da üste taşıyorlardı.

Bu cinayete şahit olmaları onların belki de sonu olacaktı. Evet buna şans deniliyordu. Nereden akla gelirdi ki: Sen sokağı dön ve karşında bir cinayet işlensin!

Alya büyükçe yutkunarak sağa sola bakınıyordu kaçmak için. Atakan da Alya'nın yaptığı gibi etrafa bakınıyor ve kafasında küçük bir kaçış planı hazırlamaya çalışıyordu. " Alya şimdi sakin ol ve beni iyi dinle." diye Alya'nın kulağına fısıldadı Atakan. Alya büyükçe yutkunarak onu dinlemeye koyuldu.

" Tam çaprazındaki uzun boylu kel adamın bacakları baya uzun. Sen oradan geçebilirsin. Olabildiğince hızlı hareket etmek zorundasın. Sokaktan çıkar çıkmaz hemen polsi ara ve koşmaya devam et." Alya panikleyerek fısıldadı.

" Peki ya sen? Sana ne olacak!?"

" Ben oyalayacağım onları, merak etme sen. Ancak hemen polisi aramalısın. Polis hemen yetişmezse yaşamak için bir şansım olmayabilir." diyen Atakan'ın sesi öylesine soğuk ve sertti ki Alya dondu bir kaç saniye. Ancak üzerine düşen bu çok büyük görevi düşününce hemen toparlanmaya çalıştı. Sakin olması gerektiğini ve herhangi bir sakarlık yapmaması gerektiğini aklının bir kenarına yazdı. Hatta bir kenarına değil komple, en ön kısma yazdı bunu.

" Şimdi sana üç deyince, tamam mı?"

" Tamam..." diyen Alya'nın sesi zorla çıktı. Atakan'ın burada kalmasını istemiyordu.

" Üç!" Alya yine Bir'i ve İki'yi düşünmeden çok hızlı bir şekilde Atakan'dan uzaklaştı ve eğilerek çaprazındaki adama yaklaştı. Bir anda herkes neler oluyor diye bakınıp, anlamaya çalışır iken Alya yaklaşık üç dört saniye kadar kısa ancak orada oldukça uzun bir süre kazanmış oldu. Bunu fırsata çevirerek o uzun boylu kel adamın iki ayağı arasından rahatlıkla geçti ve geçerken de adamın ayağına çimdik atmayı unutmadı.

Adam o öküz sesi kalınlığındaki sesi ile çığlık atarken diğerleri kulaklarını tıkadı. Bu ses cidden sinir bozucu ve rahatsız ediciydi. İşte Alya yapmıştı yine yapacağını. Atakan içten içe gülerken Alya'nın sokaktan çıkabilmesi için adamların dikkatini dağıtması gerektiğinin farkına vardı.

Olduğu yerde tepinerek Alya'nın ters istikametindeki yolu gösterdi. " POLİS!" Adamlar telaşla oraya doğru dönerken Alya tekrardan kısa bir süre daha kazanmış oldu ve yine bunu fırsata çevirmeyi başardı. Sokaktan çıkan Alya nefes nefese koşmaya devam ederken cebinden telefonunu çıkardı ve hızla yüz elli beşi aradı.

Atakan o esnada Alya'nın gittiği yönden koşmaya başladı çok hızlı bir şekilde.Adamlar kandırıldıklarının farkına varabildiklerinde bağıra çağıra arkalarından koşmaya başladılar. Atakan çok hızlı koşarken Alya'ya ulaşabilmişti kısa sürede. Alya onu görünce mutlu olmuştu garip bir heyecanla. Atakan Alya'nın geride kaldığını fark edince elini tuttu sımsıkı. Alya buna şaşırıp çekmeye çalışsa da Atakan izin vermedi.

Koşmaya devam ediyorlardı ve tam o esnada sokağın başında bir polis aracı belirdi. Atakan ve Alya bu defa sevinç çığlıkları eşliğinde araca doğru koşmaya başladılar. Adamlar polis aracını fark ettiklerinde geri dönüyorlardı aniden başka bir ekip aracı sokağın aşağısında belirdi. Şimdi kapana kısılma sırası o yedi adamda idi.

Polis memurları araçlardan inerek silahlarını doğrulttular adamlara.

Hepsinin yüzünden ' Şimdi bittik' ifadesi okunuyordu, nedense bu ifade Alya ve Atakan'ı daha güvende hissettirmişti. Polis memurlarından bir kaçı Alya ve Atakan'ın yanına gelerek onları ortadan çekti. Sıra o adamları tutuklamada idi. Korkusuz bir kahraman olan Türk polisi bağırdı gür sesiyle.

" SİLAHLARI YAVAŞÇA YERE BIRAKIN VE ELLERİNİZİ KALDIRIN!" adamlar polislerin gözlerine gözlerini dikerek sakince silahları yere bıraktılar ve ellerini kaldırdılar. Polis memurları yaklaşarak ellerini kelepçelediler ve soktular arabanın içine.

ALYA'dan

Tir tir titriyordum. O cinayet anına tam şahitlik etmemiştik ama adamlardan birini belli belirsiz bir şekilde yerde yattığını fark ettik. O kişinin koca gürültüye sahip silahla öldürüleceğini düşünmek bile başlı başına oldukça korkunç ve vahşice bir durumdu. Ağlıyordum hıçkıra hıçkıra. O esnada bir şeye başımın değdiğini ve omzumun üzerinden geçen bir şeyi hissettim. Atakan... " Sakin ol Alya. Bitti, geçti her şey." hemen geri çekilmeye kalkıştım. Ancak başarılı olamadım elimi avucundan alamadığım gibi.

" Sen sakinleşene kadar bırakmam seni."

" Tamam sakinim."

" Emin misin?"

" Evet."

" Niye sakinleştin ki sen şimdi?"

" ATAKAĞNN!"

" Tamam ya bağırma, bak döndün moduna." deyip kahkaha attı ve kollarını çekti. O esnada az önce bağıran orta yaşlardaki polis memuru yanımıza geldi. " Bizimle karakola gelmek zorundasınız."

ÇAĞLAYAN'dan

Polis memurlarından ikisi üzerimize doğru gelerek sertçe tuttular omuzlarımızdan. Daha sonra ellerimizi kelepçelerler iken bağırdım. " Ağabey vallahi biz bir şey yapmadık."

" Ne işiniz vardı o zaman gece yarısı mezarlıkta?!"

" Bu bir suç mu?" diye araya girdi Çağrı.

" Hayır Küçük Bey! Bu bir suç değil ama hırsızlık hatırı sayılır bir suç!" deyince polis memuru gözlerim irileşti aniden.

" Siz ne diyorsunuz ya! Biz hırsız falan değiliz."

" Derdini karakolda anlatırsın. YÜRÜ!" diye bağırınca irkilerek geri çekildim. Çağrı ile birbirimize baktıktan sonra bizi arabaya bindirdiler sert bir şekilde.

" Ha bu arada Küçük Bey adam yaralama da var suçun içinde!"

DEFNE'den

Barış ambulansa binerek Ege ile birlikte hastaneye gitmişti. Ona ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Barış da tıpkı benim gibi perişan olmuştu. Ege için de üzülüyordum elbette.

Başak ise hala yoktu ortalıklarda. Bağıra çağıra ağlıyordum ama ne fayda ki? Ekipler bir buçuk saatten beri karış karış arıyorlardı suyu. Onda tek elimizde olan şey bir ayakkabı tekiydi. Yüreğim sıkışıyordu. Canımdı o benim! Neredeydi benim kuzum? Suya doğru bağırmaya başladım.

" BAŞAK! NE OLUR ÇIK KUZUM! BAŞAK NEREDESİN, BAŞAK! KARDEŞİM NE OLUR ÇIK ORTAYA, NE OLUR!"

Bir anda gürültülü ayak sesleri bir yöne doğru ilerlemeye başladı. " Ne oluyor?" dedim ben de peşlerinden giderken. Derin ve sık soluklar alıyordum ama buna rağmen sanki nefes almıyordum. Bu nasıl bir durumdu böyle! Kalabalık aralarında konuşuyorlardı. Onlara kulak asmayıp öne doğru çıkmayı denedim.

" Vah vah gencecik ayol!"

" Ölmüş mü kız?"

" Cansız bedene ulaşıldı falan diyorlardı." çığlık atarak önümdekileri ittirdim. Yerde yüzüstü yatan biri vardı. Polis memuru bana döndü. " Şimdi yüzünü sana çevireceğim arkadaşın bu kişi mi bize söylemen gerekiyor."

" Hazır mısın?" diye sorunca gözlerim karardı sanki. Ruhum çekiliyordu damarlarımdan. Yavaşça yüzünü bana doğru çevirdiler.

- BÖLÜM SONU -

ŞOKTAYIMMMMMMM BİR SANİYE :((((((((((

Grup adı: 4:4=8 /Efsane TayfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin