Evet şimdi ben ona soracaktım ve o da cevaplayacaktı. İyi bir şey sormalıydım. Aniden aklıma gelen düşünce ile birden gözlerim parladı. Evet bu gayet iyi bir soru olurdu. Fakat neden bu soruyu sormak istediğimi anlamıyordum. Şu anki hislerime tersti bu soruyu merak etmem. Ama risk almak istedim. İçimde bir dürtü kontrol ediyordu beni. Birden pat diye dedim. Ancak yanlış anlaşılacaktı, eminim ama soracağım. Sormak istiyorum." Sana 'seni seviyorum' desem ne yapardın?"
***
BU HİKAYEYİ ŞUAN TAM BURAYI OKUYAN SANA İTHAF EDİYORUM, YANIMDA OLDUĞUN İÇİN SANA SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMİ SUNUYORUM. İYİ Kİ VARSIN KUZUMMM...
Çağlayan'dan
Aval aval bakarken söylediği o cümleyi düşünüyordum doğal olarak. Ne saçmalıyordu bu? Peki şuan ne yapmam gerekiyordu? Ne demeliydim? Böylece saf saf bekleyip de komik duruma düşemezdim. Ayağa kalktım hızla ve koşmaya başladım. Bunu neden yaptığım hakkında bir fikrimin olmaması ile beraber hala hızlıca koşmaya devam ediyordum. Ne düşünceklerdi? Ne konuşacaklardı? Ne olacaktı? Gibi sorular beynimi işgal ederken bir soru bir bıçak gibi beynime saplandı.
"O ne yapmaya çalışıyordu?"
Evet esas soru ve cevapsızı buydu? Şuralarda bir yerin dibi olmalıydı girmelik. Utanmıştım. Belki de sadece bununla eğlenmek istiyordu. O tuhaftı işte. Bir an olsun onu sevdiğimi düşünerek nasıl olabileceğini kafamda tasarladım. Daha sonra birden kendime kızarak tüm düşünceleri sildim. Şuan fazlaca saçmalıyordum. Evet. Koşmaya devam ediyordum durmaksızın. O esnada başım aniden duvar olamayacak kadar sert bir şeye çarptı. Adımlarım geri giderken canımın acıdığını hissedip yüzümü buruşturuyordum. Çarptığım o şeyden uzaklaştığımda yüzüm ona çevrili idi ve yüzünü görebiliyordum. Bir kişiye çarpmıştım. Bu tarz şeyler kitaplarda olmuyor muydu ya?
Yüzünü görebiliyorum dediysem tam olarak kim olduğunu seçebiliyorum demedim ki, hala başımdaki ağrıyla uğraşıyorum. Derken yavaş yavaş geçirdiğim sarsıntıyı atlatarak gözlerimi iyice açtım. Bu kişi... E yuh ama! Ne işi var yahu?
" Kağan?!" dedim birden nasıl olduysa. Suratına bir sırıtış yerleşti. Ama bu sırıtış şeytani bir gülümsemeyi andırıyor, çok sinsi duruyordu.
" Merhaba Çağlayan." dedi yüzü hala o şeytani sırıtışa ev sahipliği yaparken. " Ne işin var burada!?" deyiverdim.
" Asıl soru: Senin burada ne işinin olduğu, siz ölmemiş miydiniz? Ben haberlerde öyle duymuştum da." üzerimdeki palyaço kıyafetini çıkarttığıma küfür edecektim ki hemen tövbe diyerek tekrar konuya döndüm.
" Uzatma çekil şuradan, işim var." deyip gidiyordum ki birden bir ses duydum. Ses yakınımdaydı ve bu Çağrı'nın sesi oluyordu. Etrafa bakıp onu ararken birden o kolumdan çekti ve telefonu gördüm. Ses telefondan geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Grup adı: 4:4=8 /Efsane Tayfa
Humor" Biz dördüz, başa bin, anne başına bir bela! Sonsuza dek Efsane Tayfa!" Grup adı:4×4 adlı hikayenin 2. kitabıdır. - Kemerlerinizi daha sıkı bağlayın çünkü bu defa gülmekten kırılabilirsiniz! - Eğlenceye son gaz devam! Whatsaptallar WhatsApp grubu A...