Ep.50 "Kimseyi kaybetmeyeceğiz!"

2.8K 96 37
                                    


Bahar'dan

Sabah güneş ışıkları odayı doldururken, yavaşça açtım gözümü. Kıpırdanıp etrafıma baktım. Geceyi hastanede geçirmiştik ama Yavuz'la koyun koyunaydık. Başım göğsünde mışıl mışıl uyumuştum gece boyu. Yavuz'un göğsü dünyanın en huzurlu yeriydi. Belindeki elimi yanağımın altına getirip iç çektim. Yavuz da kollarını bana dolamıştı sıkı sıkı. Sanki gidecekmişim gibi sıkıca sarılmıştı bana.

Dün olanlar aklıma gelince buruldum birden. Yavuz'a çok büyük haksızlık etmiştim. Nasıl olmuştu da onun böylesine iğrenç bir şeyi yapabileceğini düşünmüştüm, hiç bilmiyorum. Resmen aklım uçmuştu. Düşünmeden, sadece gördüklerime olan sinirimle hareket etmiştim. Yavuz'a olan büyük aşkım gözümü kör etmişti, mantıklı düşünememiştim. Evet, belki Yavuz'u bu kadar çok sevdiğim için böylesine aptalca davranmıştım ama yaptığımız bütün kötü şeyleri, aşkın arkasına sığınarak yapamazdık. Yavuz'a güvenmiyormuş gibi hareket etmiştim. Eminim Yavuz buna çok üzülmüştü. Uzatmamıştı belki ama biliyorum içten içten kırılmıştı bana. Haklıydı da. Ben de Bahar'sam, ne yapıp edip mavişin gönlünü alacaktım. O bu dünyadaki bütün güzellikleri hakediyordu. Onu kimsenin üzmesine müsade etmezdim. En başta da kendimin.

Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Hala uyuyordu. Gülümseyerek yatakta kendimi yukarı doğru ittirdim. Boynuna sokuldum iyice. Burnumu boynuna sürterek derin bir nefes aldım. Burnuma dolan kokusuyla memnuniyetle gülümsedim. Yavuz'dan başka birinin kokusu olamazdı bu boyunda. Olmazdı da zaten. Sadece onun büyüleyici kokusu. Belki biraz da benim kokum.

Gülerek boynuna öpücükler kondurdum. Yavuz kıpırdanıp başını diğer tarafa çevirdi. Allah'ım, şimdi bütün boynu davetkar şekilde beni bekliyordu. Yavuz nasıl benim boynuma gömülmeden duramıyorsa, benim de onun boynuna, boynundan yükselen kokusuna zaafım vardı. Yatakta biraz daha yukarı gidip, yüzüstü Yavuz'a döndüm. Karnıma dikkat ederek boynuna eğildim. Çenesinin altından başlayıp, göğsüne kadar koklaya koklaya minik minik öpücükler bıraktım. Dün aklıma o kadar kötü şeyler getirmiştim ki, Yavuz başka bir kadına gitti, başka bir kadınla oldu diye, kahrolmuştum, kavrulmuştum bu düşüncelerle. Şimdiyse aklıma getirmeye utanıyordum. Ama bu düşünceler beni Yavuz'a karşı daha istekli hale getirmişti. Başka bir kadınla olma düşüncesi, içimdeki sahip olma içgüdüsünü dürtmüştü resmen. Bu adam benimdi, sadece benim. Eğer dün tekrar bir sıkıntı yaşamamış olsaydım, Melek'in her şey yolunda demesiyle, şu anda bir hastane odasında oluşumuzu umursamayacaktım bile.

Sinsi sinsi gülerek baktım yüzüne. Son olarak gerdanına bir öpücük kondurup ayrıldım. Yavuz hala uyuyordu. Dün çok yıpranmıştı. Hem bedenen, hem zihnen. Şimdi de mışıl mışıl uyuyordu. Yine kıpırdanıp, başını benden tarafa çevirince bu sefer dudaklarına eğildim gülerek. İki tane minik öpücük bıraktım dolgun dudaklarına. Ardından gülümseyerek burnumu burnuna sürttüm. Yavuz kıpırdanıp uyanmaya başladı. Ben de yüzüme bir gülümse yerleştirip biraz geriye giderek, kolumla yataktan destek alıp uyanmasını bekledim. Yavuz yavaşça açtı gözlerini. Beni görünce kocaman gülümsedi. Benim de gülümsemem büyürken, elini yüzüme getirip sevdi.

"Günaydın canım."

"Günaydın sevgilim."

Yavuz ona 'sevgilim' dememden çok hoşlanıyordu. Nefes vererek güldü. Hala uyku mahmuruyken birden açtı gözlerini.

"Canım, sen iyisin değil mi? Yani rahat uyudun. İlla beni de çağırdın yatağa ama rahatsız olmadın inşallah."

Gülerek aşağı doğru kayıp tekrar göğsüne yattım. İyice yerleşip göğsüne, huzurla konuştum.

"Eğer senin göğsüne yatmasam, senin kokunu almasan, asıl o zaman rahat uyuyamazdım."

Yavuz da gülüp, kollarıyla sardı beni tekrar. Benim aklıma gelenlerle yüzüm düştü.

Mavinin SiyahıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin