Ep.54 "Hazırlan, İstanbul'a gidiyoruz"

2.6K 97 41
                                    


Bahar'dan

Dakikalardır karşımdaki adamımı izliyordum. Bir kolunu başının altına almış, diğer kolunu belime atmıştı. Huzurla uyuyordu yârim. Uyanalı çok olmuştu ama Yavuz'u izlemekten kalkamıyordum bir türlü yataktan. Ben de yatakta yan dönmüş, gülümseyerek onu izliyordum.

Dayanamayıp elimi yüzüne getirdim. Parmaklarımın ucuyla dokundum kemikli yüzüne. Göz kapaklarını, kirpiklerini sevdim. Yanağını okşayıp dudaklarında gezdirdim parmaklarımı. Her zerrene hayranım, her zerrene aşığım be adam.. Yeni çıkmaya başlayan sakallarına getirdim elimi. Kirli sakallı haline bayılıyordum. Ama asker adam sonuçta, kesiyordu sakallarını daha uzayamadan.

Avucuma aldım yanağını, başparmağımla dudağının kenarını severken, Yavuz gözlerini açmadan konuştu.

"İşiniz bittiyse artık uyanabilir miyim doktor hanım?"

Şaşkınlıkla kaşlarımı çattım. Elimi yüzünden çekip, belimdeki koluna vurdum yalandan.

"Ya, pislik! Sen uyanık mıydın?"

Yavuz gözleri hala kapalıyken gülmeye başladı bu sefer.

"Allah Allah, doya doya sev diye, tadımı çıkar diye ses etmedim işte ne var."

Ben kaşlarımı iyice çatıp dudağımı büzdüm.

"Bak şuna ya!"

Yavuz iyice gülerek açtı gözlerini. Belimdeki kolundan destek alıp sokuldu bana iyice. Alnını alnıma yaslayıp konuştu. Benim gözlerim anında kapanmıştı.

"Ben her sabah sırf seni izlemek için erkenden uyanıyorum. Yüzünü, burnunu, göz kapaklarını, kirpiklerini, dudaklarını seviyorum. Ben dokundukça sen kıpırdanmaya başlıyorsun. Öyle büyüleyici oluyorsun ki uyanırken. Tadına doyamıyorum o anların."

Mayışık mayışık dinliyordum. Yavuz alınlarımızı ayırıp yüzüme baktı.

"Her zerrene aşığım, her zerrene hayranım Bahar."

Benim yüzümdeki gülümseme büyürken, hislerimiz karşılıkı sarı komutan, diye geçirdim içimden. Ben hala gülümseyerek bakarken Yavuz da muzır bir gülüş atıp devam etti.

"E bir sabah da sen çıkar bu anların tadını dedim. Şimdi kendim diye söylemiyorum, yakışıklı adamım yani. Sen de seviyorsun, hayransın bana."

Gözlerimi açtım kocaman. Alaycı alaycı baktım hala sırıtan Yavuz'un yüzüne. Sonra gözlerimi kısıp, uzaktaki bir şeyi görmeye çalışır gibi yaptım. Yavuz da biraz geri çekilip baktı yüzüme.

"Niye öyle bakıyorsun Bahar?"

Elimi gözümün önünde sallayıp konuştum.

"Egonuzdan önümü göremiyorum sarı komutan" diyince Yavuz kahkaha atmaya başladı. Tekrar alnını alnıma dayadı.

"Sen sadece beni gör."

"Zaten benim böyle 'yakışıklı' bir kocam varken, gözüm başka neyi görür ki?"

Yavuz gülerken ben de güldüm. Uzanıp burnuna bir öpücük kondurdum. Yavuz huylanıp yüzünü buruşturdu. Ben buna daha çok güldüm.

"Neyse sevgili 'yakışıklı' kocacım. Artık kalkalım istersen. Yoksa işe geç kalacaksın."

Yavuz benden ayrılıp sırt üstü uzandı yatağa. Pike beline kadar örtüyordu, üstündeyse bir şey yoktu. Malum dün gece üzerimizde ne varsa yeri boylamıştı. Ben birden kendimin de çıplak olduğunu hatırlayıp, Yavuz'a çaktırmadan pikeyi üstüme örtmeye çalıştım. Şimdi farketse takılmadan duramazdı. Ne yapayım, saçma biliyorum ama utanıyorum hala.

Mavinin SiyahıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin