1 hafta sonraBahar'dan
Yiğit'in şehit olmasının üzerinden bir hafta geçmişti. Hepimiz çok üzülmüştük ama en çok Yavuz. Yıllardır varlığını bile bilmediği kardeşine kavuşmuşken, kollarında kaybetmişti. Yavuz için çok zordu. Hepimiz için çok zordu. İnsanın sevdiği birini kaybetmesi öyle zor, öyle acıydı ki. Ama hayat devam ediyordu. Bütün kayıplarımıza rağmen devam ediyordu. Biz de yaşamaya devam ediyorduk. Her şeye rağmen, yaşamaya, gülmeye devam ediyorduk. İnsan acıya aşılıyordu galiba zamanla. 'Acıya alışmak' ne kötü bir cümle. Ama alışıyordun işte. Acısı dinmiyordu kaybettiğinin ama sen bir şekilde bu acıyla yaşamaya alışıyordun. Biz de alışmıştık işte.
Artık hastaneye gitmiyordum. Evde bol bol dinleniyordum. Yavuz da sağolsun hiçbir şeye elimi sürdürmüyordu. Prenses gibi yaşıyordum valla. Yavuz da kendini toplamıştı artık. Hem evde, hem işte sürekli bir şeylerle uğraşıyordu kafasını meşgul etmek için. Acıyla bir şekilde baş etmek gerekiyordu.
Hastaneye gitmiyordum ama bugün bazı evrak işleri için uğramam gerekmişti. Yavuz beni hastaneye bırakıp tabura döndü. Bin tane tembih eşliğinde tabi. 'Kendini yorma, ayakta çok kalma, işin bitince beni ara.' Artık hamileliğimin altıncı ayındaydım ve Yavuz'un panik halleri iyice artmıştı. Doğuma kadar ne yapacağız hiç bilmiyorum.
Ben kafamdaki düşüncelerle önümdeki evrak işlerini halletmeye çalışıyordum. Dosyaların birkaçını alıp acil bankosuna geldim. Dosyaları hemşireye teslim edip tekrar işime döndüm. Daha halletmem gereken dosyalar vardı ama ben çok yorulmuştum. Yavuz'a da söz vermiştim kendimi yormayacağım diye. Şimdilik bu kadar yeterdi. Yarın tekrar gelmem gerekecekti ama yapacak bir şey yok. Dosyaları çantama koyup telefonumu çıkardım. Yavuz'a haber vermeden gidersem kıyameti koparır şimdi. Telefonu kulağıma götürüp açılmasını bekledim.
"Alo, Bahar."
"Canım."
Yavuz'un sesi anında gevşedi.
"Canına kurban."
Kıkırdayıp devam ettim.
"Canım, ben eve geçiyorum. Haber vereyim dedim."
"E, çabuk bitti işlerin."
"Aslında bitmedi de ben biraz yoruldum."
Yavuz birden telaşlandı.
"N'oldu, ağrın mı var, sancın mı var? Doğum değil di mi? Çok var daha çünkü!"
Gülerek susturdum Yavuz'u.
"Canım bir sakin ol iyiyim ben. Her şey yolunda. Sadece kendimi halsiz hissediyorum biraz."
"Ha, aman iyi ol da. Çok yormadın inşallah kendini? Bak Bahar bozuşuruz ona göre."
Yavuz'un tatlı sert sitemine gülerek cevap verdim.
"Hiç olur mu öyle şey. Ben kocama söz verdim, kendimi çok yormayacağım dedim. Sözümü de tuttum."
Yavuz da gülerek konuştu.
"Aferin benim akıllı karım. Sen şimdi bekle beni, ben geliyorum seni almaya."
"Tamam canım bekliyorum."
Telefonu kapatıp çantama koydum. Bu adamdan ayrı kalmak yaramıyor bana. Yarım günde bile özlüyorum mavişimi.
Masada oturmuş dosyalara tekrar bakmaya başlamıştım. Yavuz gelene kadar biraz daha iş halledeyim dedim. Birden önüme konan şebboylarla başımı kaldırdım. Yüzündeki aşık olduğum gülümsemesiyle mavişim duruyordu karşımda. Ben de gülerek kalktım masadan. Şebboyları alıp masanın arkasından çıkarak, Yavuz'un karşısına geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Siyahı
FanficYavuz ve Bahar'ın hem bilindik hem bilinmeyen hikayesi. Söz'deki Yavuz ve Bahar burda, benim kalemimde biraz daha farklı. Diziyle paralellikler var ama daha çok görmek istediğim gibi, daha çok hayal ettiğim gibi. Dizideki her karakter bu kitapta y...