Yavuz ve Bahar'ın hem bilindik hem bilinmeyen hikayesi.
Söz'deki Yavuz ve Bahar burda, benim kalemimde biraz daha farklı. Diziyle paralellikler var ama daha çok görmek istediğim gibi, daha çok hayal ettiğim gibi.
Dizideki her karakter bu kitapta y...
"Sadece sakallarım değil küçük hanım, parmaklarım da gıdıklıyor."
"Hahah ya hahaha!"
"Yavuz, tamam artık, rahat bırak kızımı."
"Bırakamam annesi, nasıl rahat bırakayım bu fıstığı."
"Gülümser, gel kızım anneye."
"Bak sen şu anne kıza. O zaman ben de ikinizi birden gıdıklarım."
"Hayır, Yavuz! Bak Yiğit kucağımda, yapma."
Gülümser koşarak gelip bacağıma sarılarak arkama saklandı. Yavuz alt dudağını ısırarak gelmiş, Gülümser'i yakalamak için hazır bekliyordu. Gülümser hala gülerek bir o bacağıma bir bu bacağıma sarılıyordu. Ben de kucağımdaki oğlumla dengede durmaya çalışıyordum. Yavuz Gülümser'i yakalamak için hamle yapınca, Gülümser kahkaha atarak tekrar kaçmaya başladı.
"Gel kız buraya. Kaçamazsın, yiyeceğim seni."
Ben de gülerek arkalarından bakıyordum. Yiğit başını omzuma dayayıp, elini göğsüme getirdi. Başımı indirince maviş gözleriyle karşılaştım. Ağzında emziğiyle çok tatlı oluyordu.
"Oğlum, acıktın mı sen?"
Yiğit elini hafif hafif göğsüme vuruyordu. Gülerek eğilip kafasını öptüm.
"Oy benim mavişim acıkmış. Annesi hemen doyursun bu küçük adamı."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Arkamı dönüp Yavuz'la Gülümser'e baktım. Yavuz suyu açmış, bahçe hortumuyla Gülümser'i ıslatmaya çalışıyordu. Gülümser de gülerek kaçmaya çalışıyordu babasından. Gülerek kafamı iki yana salladım. Yavuz'la Gülümser çok güzel oynuyorlardı. Özellikle Yiğit doğduktan sonra yani sekiz aydır, Gülümser kardeşini kıskanmasın diye Yavuz daha çok Gülümser'le ilgileniyordu. Ben de Yiğit'le. Ama Gülümser kardeşini hiç kıskanmamıştı. Hatta bana o kadar yardım ediyordu ki Yiğit'e bakarken. Hiç beklemediğim şekilde yükümü hafifletiyordu benim minik kızım. Ben işlerimi hallederken, Gülümser de kardeşiyle oynayarak onu çok güzel oyalıyordu.
Baba kız bahçede koştururken, ben de gülerek eve girdim Yiğit'i doyurmak için. Salona geçip deri kanepeye oturdum. O kadar uzun zamandır tatil yapmıyorduk ki, uzun bir tatili haketmiştik. Biz de biraz ailecek vakit geçirelim diye, huzurlu evimize, Gülümser'in doğduğu yere, dağ evine gelmiştik.
Göğsümü çıkarınca Yiğit hemen emmeye başladı. O da ablası gibi hep bir elini göğsüme getirirdi emerken. Maviş gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Ben gülünce o da ağzını göğsümden çekmeden güldü bana. Oy kurban olurum ben seni verene.