Yavuz'dan
Hızla merdivenlerden inip salona geldik. Zeynep beni görünce koşarak gelip belime sarıldı. Anında kocaman gülümsedim. Ben de sıkıca sarıldım ona.
"Dayıcım."
"Dayısının prensesi."
Zeynep kıkırdayıp ayrıldı benden. Ellerini tutup süzdüm baştan ayağa.
"Ne kadar güzel olmuşsun."
"Teşekkür ederim dayıcım."
"İpek Gülümser ablanın yanında, sen neden gitmedin?"
"Biliyorum dayı. İpek mesaj atıp duruyor, yukarı gel, diye ama ben seni görmeden çıkmak istemedim."
Gülerek uzanıp saçlarını öptüm. Güzel yeğenim benim. Pek severdi beni. Zeynep İpek'le aynı yaştaydı. Sinan Leyla'yı ikinci çocuğa biraz zor ikna etmişti. Ömer on yaşına gelince anca doğurmuştu Zeynep'i. Ama Zeynep abisinin aksine çok uslu bir çocuk olmuştu. Büyüdükçe de tam bir hanımefendi olmuştu. Yani Sinan'ın kızı olduğuna inanmak gerçekten çok güçtü. Hatta Leyla'nın kızı olduğuna bile. Leyla onun yaşındayken mahalledeki erkek çocuklarını döverdi. Zeynep piyano çalıyor sanatla ilgileniyordu. Gerçi İpek'in anlattığına göre okulda erkekleri dövdüğü oluyormuş onun da arada bir ama olur o kadar. Zeynep çok güzel bir kızdı. Leyla'ya benziyordu. Siyah düz uzun saçları, çekik gözleri, beyaz teniyle hemen dikkat çekiyordu. Tabi Sinan ve Ömer etrafında pervaneydi hatta Efe'yle Yiğit bile. Sağ olsunlar kızlar büyürken hiçbiri rahat bırakmamıştı onları. Zeynep'ten ayrılıp yüzüne baktım.
"Hadi çık artık sen de. Bak fazla makyaj yapmak yok ona göre."
Zeynep kıkırdayıp kafa salladı.
"Merak etme dayıcım."
Zeynep koşarak çıktı merdivenleri. Ben de dikkatimi dışarı verdim. Ömer bahçe kapısının önüne bir şeyler yığıyordu. Sinan bir eli cebinde direktifler veriyordu Ömer'e. Leyla da ellerini beline koymuş söylenip duruyordu. Hey Allah'ım. Usta ailesi yine formunda. Yiğit önden çıkınca ben de çıktım evden.
"Oğlum adam gibi yapsana şunu. Nasıl askersin sen? Bak şurda boşluk var, düşman yarıp girecek içeri."
"Sinan iyice saçmaladın artık. Düşman nedir ya?"
"Lafın gelişi söylüyorum hayatım, yani motive etmek için."
"Sence Ömer'in motivasyona ihtiyacı var mı bir bak istersen."
Ömer ceketini çıkarmış bir heves kuruyordu barikatı. Bıkkınlıkla nefes verip biraz daha yaklaştım. Leyla beni görünce anında konuşmaya başladı.
"Yavuz nerdesin Allah aşkına? Ben ne dedimse durduramadım. Şu arkadaşına, yeğenine bir şey söyle."
Ömer anında başını kaldırıp, gülümsedi beni görünce. Ben de ciddi ifademi koruyamadım tabi. Özlemişim yeğenimi. Ömer koşarak gelip sıkıca sarıldı bana. Ben de sardım anında Ömer'i.
"Dayıcım, çok özledim seni."
"Ben de aslanım ben de."
Ömer doğuda görev yapıyordu. Asker olmuştu. Gencecik bir üsteğmendi özel kuvvetlerde. Annesini ve beni görerek büyüdüğünden, çocukluğundan beri asker olmak istemişti. Leyla ve Sinan bundan hem gurur duymuşlar hem tedirgin olmuşlardı. Askerlerin neler yaşadığını en iyi onlar bilirdi ama asla karşı çıkmamışlardı Ömer'e. Ömer de çakı gibi bir asker olmuştu. Bu konuda hem annesinin hem babasının istidatlarını almıştı. Şimdi de düğün için izin alıp gelmişti İstanbul'a. Biz artık İstanbul'daydık. Leyla emekli olmuştu. Benim de birkaç senem kalmıştı. Sinan her zaman İstanbul'da olamıyordu haliyle, onun aktif görevi hala devam ediyordu. Bahar da İstanbul'da doktorluk yapıyordu artık ama tabi sadece doktorluk değil. Kimsesizlere, yardıma muhtaçlara, çocuklara, yaşlılara herkese el uzatıyordu. Dernekler kurmuştu ve ordan toplanan bağışlarla insanlara yardım ediyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/154497764-288-k747884.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Siyahı
FanficYavuz ve Bahar'ın hem bilindik hem bilinmeyen hikayesi. Söz'deki Yavuz ve Bahar burda, benim kalemimde biraz daha farklı. Diziyle paralellikler var ama daha çok görmek istediğim gibi, daha çok hayal ettiğim gibi. Dizideki her karakter bu kitapta y...