Yeni bölümden merhabalar 🤗 ahh taslaklarda bayadır duruyor bir bilseniz. Hemen sınırın bitmesini ve paylaşmayı istiyordum. Öyle de oldu size iyi okumalar dilerim 🤙🌹
Bir adam bir kadını sever,
Bir adam bir kadını mahfeder,
Bir adam bir kadını öldürmekten beter eder.Gözlerim doluydu. Her zaman yaptığım gibi ağlamak istedim. Ama yapamadım. Çünkü ağladığımı gösteremezdim. Annemce bu zayıflıktı. Bence ise de cesurluktu. Çünkü sadece cesur insanlar başkalarını düşünmeden ağlayabilirdi.
Önümden geçen insanların çoğunu tanımıyordum. Sadece gülüşlerini izliyor ve onlarla ilgili çıkarımlar yapıyordum. Mesela bazıları mutsuz olmalarına rağmen mutlu gibi gözükmeye çalışıyordu. Bunu sahte kahkahalarından anlayabilirdiniz. Yada sadece gözlerine bakmaktan. Çünkü mutsuz olan her insan kahkahanın arkasına saklanırdı. En güzel maske buydu. Çünkü kimse neden güldüğünüzü sorgulamazdı.
Okula gelmem gereken saatten bir saat önce gelmiştim. Sabah aldığım kahvenin ısısı elimde kaybolmuştu. Artık sıcak değildi aynı şu zamanın inananları gibi.
Belki de son kez geldiğim okuluma acıyarak baktım. Eğitim sisteminin körler tarafından hazırlandığını düşündüğüm okulum belki de en büyük kaçışımdı. Fakat artık ona da sahip değildim.
Güneş yavaş yavaş yukarı doğru yükseliyordu. Yüzüme gelen kısmı beni rahatsız ederken. Ondan kurtulmak için çaba dahi sarfetmiyordum. Bir canlı ne kadar çok çırpınırsa o kadar ölüme yaklaşırdı değil mi? O zaman neden sadece oturuyordum? Ölümü en çok ben kah etmiyor muydum?
"Ne düşünüyorsun yine?" Yanımdaki sıcak bedenin ne zamandır yanımda olduğunu bile fark etmemiştim. Muhtemelen o konuşmasa da anlamazdım. Düşüncelerimle boğuşurken kimse bana ulaşamıyordu. Kalbimdeki fırtınalar dinmeden nasıl gerçek dünyaya ayak uydurabilirdim ki?
"Son kez geldiğim yere son kez bakıyorum" doğru arkadaşlarıma yani sadece krise veda edip eve gidecektim. Annemin emriydi. Öğlene kadar okulda durup eve dönecektim. Biri gelip bana işlerin gidişatını antalacmış. Ben bunu istiyor muydum? Aslında hayır, istediğim tek şey biraz önce soğuyan kahvemin ısınmasıydı.
"Okulu mu bırakıyorsun?" Benim aksime bunu normal bir şeymiş gibi söyleyen kris'in yüzüne bir tane yumruk geçirmek istiyordum. Burası benim ailemin yüzünü görmediğim tek yerdi. Benim için büyük bir anlam taşıyordu.
"Evet. Zorla" bana kalsa okulu bitirip güzel bir üniversiteye gidip oradan da kendi hayatımı kurmam dı. Sanırım hayat bana bu soyadla doğmamla tüm haklarını kaybettin. Hayal kurmaya hakkın yok demişti. Ve ben bunu yeni yeni kavrıyordum. Benim sevmeye sevilmeye kaybetmeye vazgeçmeye hakkım yoktu.
"Kötü olmuş. Yani bu kadar çabuk olacağını beklemiyordum" tek yüzünü görebildiğim arkadaşımı da göremeyecektim belki de. Bu kadar çabuk olmasını bende beklemiyordum.
"Derse girmeyecek misin?" İlk ders saati yaklaşıyordu ve ben son kez derse girmeyi cidden istiyordum ama şuanlık kafam fazlası ile dağınıktı. Ve bu kafa ile de ders dinlemek çok zor oldurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Breath and Blood | lizkook¹
FanfictionKöşe başında sarhoş olmayı da seversin, anason kokulu dudaklarınla deli gibi sevişmeyi de... Taze bir günah gibi, pişman et beni işlediğim anda. Kıvılcım ol, kanıma sıçra. ateş ol, damarlarımı yak. Yangın ol, akılımı başımdan al. Bir sevda kılığına...