Aynada gördüğüm ben miyim,
Yoksa bir başkası mı?
Hayat damarlarımdan akmazken
Yaşamak istemek günah mı?℘
Yorgundum...
Bitmiştim...
Tükenmiştim artık...
İstemiyordum hiçbir şeyi, hiç kimseyi. Tanıdığım herkes bir miktar ciğerimi yakmıştı. Bense... Sadece küçük bir yara bandı ile o kocaman yaraları iyileştirmeye çalışmıştım.
Küçüktüm...
Bu acıları çekmek için çok küçük...Ayakta duracak mecalim yoktu, fakat bu sefer hesap sorma sırası bendeydi. Sonradan çekeceğim acılar umrumda değildi. Biri bana açıklama yapmak zorundaydı.
Hızla akan göz yaşımı sildim. Tüm gücümle karşımdaki odayı dalap masada oturan babama baktım. Bitmiştim ama onları da bitirecektim. O aptal planlarını bozmak için canıma bile kıyardım.
"Duyduklarım doğru mu?" Babamın bakışları ile işaret ettiği yere bakmadım. İstemedim.
"Junggook doğruyu mu söylüyor be-" ne zamandır odada olduğunu bilmediğim annem hızla ayağa kalkıp sözümü kesmişti.
"Tatlım bizde tam da sizin hakkınızda konuşuyorduk" annem şu zamana kadar duymadığım kadar samimi konuşmuştu. Gelip kolumdan tutmuştu. Çekip götürmek ister gibi bir hali vardı.
"Lalisa" kısık tok ses ile arkama döndüm. Bu dedemdi iyide onun burada ne işi vardı? Bana anlamaz gözlerle bakıyordu aynı şekilde bende ona.
"Bu halin ne kızım?" Dedem samimi bir şekilde bakarken boşta sallanan elimi tutmuştu.
"Kim üzdü seni?" Ağzımı açamamıştım.
"Dedim ya babacım Junggook ile sevgililer. Arada böyle oluyorlar." Annem arkamda durduğu için hafifçe kolumu sıkmıştı. Bu bir uyarıydı.
"Ha-neul sana sormadım" otoriter ses annemi durdurmaya yetmişti.
"Babanla konuştum okulu da bırakmışsın daha iş hayatına atılmak için erken değil mi?" Dedem sevgi ile okşadığı elime baktı. Onun elinin aksine benim elim buz gibiydi.
"Neden ağlıyorsun? Çok zayıflamışsın. İyi misin kızım?" Ağlamam geçmişti ama yüzüm ıslaktı. Onu en son 2 yıl önce görmüştüm. Daha sonra da Tayland'a dönmüştü. Bana elveda bile dememişti. Onun yokluğunda babam daha da gaddarlaşmıştı. Yokluğunu hissetmiştim.
"İyiyim dede" aksini iddia eder gibi konuşmuştum. Ama doğruydu iyi değildim. Bakışlarım babama kaydı. Telefonu ile uğraşırken arada bir bize bakıyordu. İşi bitmiş olmalı ki ekranı kitleyip masaya koymuştu. Babamı ilk defa bu kadar gergin görüyordum. Ne oluyordu anlamıyordum.
"Biraz konuşalım ister misin başbaşa" sondaki kelimeyi vurgularken odadakilere göz gezdirmişti. Dedem benim bu oyundan çıkış biletim olabilirdi. Tek şansım o olabilidi. Kafamı olumlu anlamda salladım. Dedem de gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Breath and Blood | lizkook¹
FanfictionKöşe başında sarhoş olmayı da seversin, anason kokulu dudaklarınla deli gibi sevişmeyi de... Taze bir günah gibi, pişman et beni işlediğim anda. Kıvılcım ol, kanıma sıçra. ateş ol, damarlarımı yak. Yangın ol, akılımı başımdan al. Bir sevda kılığına...