Kalbin bitmeyen dilekleri...
Derideki neşterin izleri...
Gözlerindeki ıslaklığın sebebi:
Gecenin karanlığında boğulmamak içindi.℘
Kalbim şu sıra atmak dışında başka duygulara ev sahipliği etmekle meşguldü. Başı fazlası ile dolu ve karmaşıktı.
Beynim hangi yöne gitmem gerektiğini bana fısıldayamıyordu. Sanki kalbim onu kısa bir süreliğine susturmuş gibiydi. Dudaklarımda ki baskısı... Ellerinin vücudumda ki gezinişi...
Ve bana hissettirdiği hisler...
Bunlara anlam veremiyordum.Gözlerimi övmüş ve onu durduran bir masumluğu olduğundan bahsetmişti. Peki ben neden böyle hissedemiyordum? Kalbimin üstünde bir şey vardı. Sanki... Dünyanın en bencil ve kötü insanı gibiydim. Beynim çalışmıyor, hareketlerime anlam veremiyordum.
Uzanıp onu öpmek...
Bu yapmaya çekineceğim bir şeydi. Yada o sorduğum sorular...
Kendimi çok istekli mi gösteriyordum?Onun yanında Lalisa Manoban değil. Lisa olmak istiyordum. Fakat sürekli vermemem gereken tepkileri veriyordum. Belki de yaşım yüzünden ona karşı hissetmemem gereken bir hoşlantı besliyordum. Belki de bu kalbimin atışı... Güzel kokusunu içime çektiğimdeki bulduğum huzur... Yada hissettiğim hislere... Aşk diyemezdim.
Aşk...
İnanmayan insanlara anlatılması güç bir şeydi. Fakat vardı. Ve tam da kalbin ortasına kurulan bir histi. Junggook'a karşı hissettiğim şeylere aşk diyebilir miydim? Kendime sorduğum soruların ne kadar acımasızca olduğunun farkındaydım ama kısa zamanda bunlara bir cevap bulmalıydım.
Bedenim onu istiyordu...
Verdiği tepkilerden arzuladığını hissediyordum.
Peki ya kalbim?
O kendinden emin değildi? Bu zamana kadar doya doya ne aşkı ne de sevgiyi tatmıştı? Bu korkusuz adamın korkusu olacak kadar çok seviyor muydu onu? Sadece bu kadar görkemli biri ile ilk defa tanıştığı için miydi bu? Yada güzel yüzü, şekilli uzun vücudu yüzünden miydi?
Koltukta otururken daldığım dibi siyaha çalan okyanustan çıkmaya gönlüm yok gibiydi. O duş almak ve üstünü değiştirmek için üst kata gitmişti. Ve beni de zaman geçirmem için televizyonun bulunduğu bir odaya getirmişti. Ferah ve büyük oda onu yansıtmıyordu. Salon diyemeyeceğim kadar büyük alanda beyaz bir koltuğun üstünde otururken saçlarımla ilgileniyormuş gibi gözüküyor olabilirdi fakat içimde bir kasırga vardı. Ve beni gün geçtikçe içine çekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Breath and Blood | lizkook¹
FanfictionKöşe başında sarhoş olmayı da seversin, anason kokulu dudaklarınla deli gibi sevişmeyi de... Taze bir günah gibi, pişman et beni işlediğim anda. Kıvılcım ol, kanıma sıçra. ateş ol, damarlarımı yak. Yangın ol, akılımı başımdan al. Bir sevda kılığına...