20. Bölüm: Zinciri Kır (Pars)

767 80 12
                                    

Medya: Simple Plan - Last one standing ( Imrael Production ) ►GMV◄

Keyifli okumalar...


Gözlerim gerçekten acıyordu. Sanki biri sıcak şiş sokmuş gibiydi. Açtığımda karanlıktan başka bir şey görmedim. Gözlerimi kırpıştırıp duruyordum. Bir saniyeden uzun süre açık tutamıyordum. "Uyandığına sevindim." Sesi duyduğum an yerimden kıpırdadım. Ayağa kalkmaya çalıştım ancak, tek yapabildiğim dizlerimin üstüne çökmek oldu. Çok halsizdim. Önümdeki ampul gözlerini kör etmişti. "Ah... Hiçbir şey hatırlamıyorum. Ne oldu bana?" Gerçekten hatırlamıyordum. En son hatırladığım şey Beril'e sinirlenip dönüşmeye başladığımdı. Bu hiç olmamıştı. Kurt formundayken bütün her şey daha net olurdu.
"Pars'tı değil mi?" Ses ışığın arkasındaki siluetten geliyordu.

"Evet. Sen kimsin de beni buraya getirdin? Ayrıca niye bir şey hatırlamıyorum? Orada saklanmak yerine gelip sorularımı cevaplasan iyi edersin."

"Kollarını bir kere sallamanı istesem..." dediğini yapınca bir şangırtı geldi. Kollarımı sınırlı bir şekilde oynatıyordum. Beni duvara zincirlemişti. "Ne istiyorsun?" Ortaya çıktı ve hayatımda hiç görmediğim biriydi. "Öncelikle Zeraların ve Cezalı Kanatların peşini bırak." Dedi sakince. Sanki hergün bir kurt adam zincirler gibiydi.

"Bunu niye istiyorsun? Ayrıca istesemde, istemesem de bırakamam. Sürü izin vermez." Bu takip benim fikrimdi ama vazgeçmeyecektim.

"O zaman Tan'ı ikna et. Diğer alfaları da..." Her şeyi biliyordu. İşte bu sıkıntıydı, hem de büyük bir sıkıntı...

"Bizi nereden biliyorsun?"

"Sen beni nasıl biliyorsan öyle." Yüzüne iyice baktım. Kahverengi gözleri ve kestane saçları vardı. Yüz hatları tanıdık geliyordu ama bir türlü hatırlayamamıştım. "Seni tanımıyorum." Dedim. "Benim kim olduğum önemli değil. Önemli olan istediğim cevapları almam ve ben gerçeği istiyorum." Zincirin birini çekti ve boynumdan çekti. Boğazımı kaplayan çelik sıcaktı ve beni boğuyordu. "Tamam... ne istersen... söyleyeceğim." Gülümsedi ve zinciri bıraktı. "Güzel. Şimdi Tan'ın planı ne?"

"Vampirleri yok etmek."

"Lider bir anlaşma yapmıştı."

"Kanlı Hayat feshetmek üzere..."

"Neden?"

"Bilmiyorum." Tekrar boğazımdan çekti. "Çünkü yalan söylüyorsun! Plan tam olarak bu ama detaylar önemli." Yakınıma iyice geldi ve yüzüme nefesi vuracak kadar yaklaştı. "Ben oyun oynamıyorum Pars. Evladımın hayatı tehlikede, karım diri diri yakılarak öldürüldü ve elimde kalan tek şey kızım. Onu benim için bulacaksın." Bu adam düşündüğüm kişiyse bütün söylentiler doğruydu. "Yoksa bahsettiğin kız..."

"Elizya. Kim olduğumu öğrenmek istemiştin. Ben Uraz Karan."

Demek gerçekten yaşıyormuş. "Senin o olduğunu nasıl anlayacağım?"

"Kurt halini hatırlamıyorsun değil mi?" Bunu bilmişti. Kafamı salladım. "Hafızadaki seçilen anıları sadece saf melekler silebilir. Cezalı Kanatlar, Dezar ve Kara Kanatlar bunlara girer. Dezar olmadığıma emin olabilirsin. Kara Kanat'a benzer bir halimde yok. Kim olabilirim sence?" Haklıydı. Bunu o yapmış olabilirdi. Tuzağa düşürmeye çalıştığım kişinin dostları yetmiyordu, birde babası çıkmıştı. Bu işimi neredeyse imkansız kılıyordu. Benden istediği şey tek bu olamazdı. "Tek istediğin bu mu?" Uraz bana arkasını döndü. Başını eğmiş elindeki bir şeyle uğraşıyordu. "Hayır. Elizya'yı benim için koruyacaksın."

"Kendin koru." Geri bana döndü ve ellerini arkasında birleştirdi. İnce dudakları, sert bir yüz ifadesiyle, düz bir çizgi halini almıştı. "Vampirleri zayıf kılan şeyleri herkes bilir. Kurtları güçsüzleştiren şeyleri çok az kişi bilir. Bazı kurtların kendileri bile bilmez. Şansa bak." Ellerini çözdüğünde neyle uğraştığını anladım. "Ben biliyorum." dediğinde elindeki kabloları gördüm.

"Beş volt bile sizi öldürebilir değil mi? Doğru mu biliyorum?" Evet doğru biliyordu. Zayıf noktamız yapay enerjiydi. Onunla temas edersek ölümümüz kaçınılmaz olurdu. Bir sigaranın yanması gibi, çürüyerek yok olurduk. Korkuyla yutkundum.

"Tehditle kızını koruyamazsın."

"Çok korudum. En kolay yöntem bu, ama elektrik sizi nasıl öldürür merak ediyorum. Denemek ister misin?"

"Senin niye Cennetten atıldığın anlaşıldı." Gülümsedi. "Bu yüzden atılmadım. Bir faniye aşık olup ona gerçeği söylediğim için atıldım. Ve şimdi o faninin kızını şeytan öldürecek. Bir sürü şeytan hem de."

"Lider öldü."

"Ondan bahseden kim? Ben Kara Kanatlar'dan bahsediyorum. Onların gücüne karşı koyabilir ama uzun sürmez. O güçlenirken koruyacaksın." başımı eğdim ve tekrar kaldırdığımda daha sakindim. Yeniden kablolara gözüm takılmıştı. "Kıraç ve Serhat var. Ayrıca cadı arkadaşı da var."

"Onlar kendilerini korumakta zorluk çekiyorlar. Kızımı korumaktan daha önemli şeyleri olacak ileride." bu anlamsız geliyordu. "Ne gibi?"

"Büyük bir savaş çıkacak ve Dezar asker yaratmada çok iyidir. Onun kadar güçlü olmak zorundayız. İster inan ister inanma, ikimizi onun karşısında aynı taraftayız. O yüzden o biraz daha aç gözlülük yapıp, bütün Zeralar'ı öldürmeye kalkarsa ona karşı koymalıyız."

"O kadar güçlü mü merak ettim."

"Onunla on dakika yalnız kal. Seni temin ederim bu kablolar ile kendine elektrik verirsin. Sırf onun gazabına yakalanmamak için, ölüme yalvarırsın. O yüzden, akıllıca bir seçim yap ve yaşa." diyerek elindeki kabloları yukarı kaldırdı. "Kabul etsem bile bana güvenmiyor."

"Güvenecek." sesinde hissettiğim plandan korkmuştum. "Kabul edersen elbet." önümde diz çöktü ve boğazımdaki zincirin dibinden tuttu. "Kabul." sanki başka şansım varmış gibi. "Sadece benim dediğimi yapacaksın. Tan, Ergun, Beril... Hiçbiri ile iletişimde olmayacaksın. Eğer onlarla karşılaşırsam, seni öldürdüğümü söyleyeceğim. Basit. Anlamazsan da, bu yalanı gerçek kılarım." geri dönüp yürümeye başladı. "Hey bunları çözmeyecek misin?"

"Hayır. Onları Elizya çözecek." dediğinde içimden bir küfür savurdum.

Sırrın Kanatları (Yasaklı Kanat Serisi-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin