Ecrin, "Evet başlayalım mı Cemre?" hayır desem bir şey değişecekmiş gibi... "Bu sessizliği evet olarak kabul ediyorum." Gülümseyerek karşıma sandalye çekip oturdu. Duvarları taştan olan, tahminimce yirmi metre karelik bir yerdi ve tek penceresi tam karşımda küçüktü. Büyük ihtimal güneş çıktığında vampirleri infaz etmek için kullanılıyordu, ancak şimdi kapalıydı. Gece mi gündüz mü bilmiyordum.
Bacak bacak üstüne attı ve ellerini birleştirip sakince dizine koydu. Sanki iş görüşmesinde işe kabul edilmiş biri gibiydi. "Sana soracağım sende cevaplayacaksın. Okey?"
Ona kararlı bir şekilde bakarak sessizliğimi bozmadım. Benden cevap bekliyormuş gibi durmuyordu. "Elizya nerede?" tek kelime söylemedim. Bir dakika kadar bakıştık. Tavrını bir kere bile bozmamıştı, o da en az benim kadar inatçıydı.
"Kıraç nerede?" ağızım bantlanmış gibiydi. Dudaklarımı aralamadım bile. Üç gündür aynı soruları soruyordu aynı sırayla. Eğer cevaplamazsam... düşüncesi kanımı donduruyordu. "Neden onlarlasın?" sustum.
"O insanlar kim?"
"Bu kadar güce nasıl sahip oldun?"
"Annen baban nerede?"
"Neden bize düşmansın?"
"Serhat neyin oluyor?"
"Hiçbir doğaüstü varlığı yok ettin mi?
"Kara büyü yapabilir misin?"
Diğer zamanlar olduğu gibi aynı soruları aynı sırayla robot gibi soruyordu. Birine bile tek kelime söylemiştim. "Artık sabrım taşıyor Cemre bu son soru, ne istiyorsun, bu kadar şeyin sonunun ne olmasını umuyorsun?" yine cevap vermedim. Yüzü öfkeden buruştu ve elini kaldırdı. "Sen istedin..." diyerek camın hemen yanında duran kahverengi, tek kapılı ve raflı dolabın en alt rafından bir şey çıkarıp dolabı kapattı. Arkası dönükken derin bir nefes alıp bana döndü elinde jüt halatlardan vardı. Sadece bir parmak kalınlığındaydı. Yüzüne baktım gülümsemesinden onun çok eğleneceği açıktı. Korkudan yutkunmaya çalıştım ama boğazım da kurumuştu. Karnımda bir sancı belirmişti. Korkudan bütün tüylerim diken olmuştu. Ağlamaya başladım. Bir cadı beni boğarak öldürmeyi düşünmüştü.
Bir anda elinden bıraktı ve bana doğru bir adım attı. Bir an, sadece bir an ertelediğini düşündüm. Fakat, sağ ayağı öndeydi ve ipte sağdaydı. Sağ elini aşağıya doğru dimdik tuttu ve eliyle ipi davet eder gibi, iki parmağı ile gel işareti yaptı. Korku sancısı tam azalrıken iki katına çıktı Bütün harektleri yavaş ve zarifti. Hatta beynimde her şey ağır çekim olmuş bile olabilirdi. Yaptığından sonuna kadar zevk alıyordu. Gözlerinin parlaması bunu kanıtlar gibiydi. Bana baktı tekrar ve avuç içini aşağı bakacak şekilde tuttu. Sanki bir hayvanıın başını okşatması için bekliyor gibiydi. Bir adım daha attı.
İp birden bir ucunu sanki kafasıymış gibi kaldırdı ve hareket etmeye başladı. İp peşinden geliyordu. Ucu yukarı bakacak şekilde bir kobra gibi duruyordu. "Bir cadı olarak yapabildiğin bu mu? Boğarak mı öldüreceksin büyü yerine..." kafamda kurduğum cümle bu kadar kısık ve titrer değildi. "Seni büyüyle öldürürsem nasıl acı çektiğini, ne kadar çektiğini bilemem. Ama insancıl yöntemleri bu yüzden seviyorum. Seni karanlığın ellerine teslim ediyorum Cemre Soykan... Eğer sorularıma cevap verirsen belki düşünebilirim. " Hayır onlara ihanet etmeyecektim... "Öyle mi... Ah o zaman karanlığa hoş geldin." Dedi ve gülerek elini bana doğrulttu. İp olağanüstü bir hızla boğazıma dolandı.
Ecrin elini yavaşça kapatmaya başladı.
İp artık sıkıyordu.
Ona gözlerim dolu bir halde aynı zamanda kararlı bir duruşla baktım.
![](https://img.wattpad.com/cover/100224040-288-k36703.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırrın Kanatları (Yasaklı Kanat Serisi-2)
FantasiYasaklı Kanat Serisinin 2. Kitabıdır. Elizya artık gücünün farkına varıyor. Kendini keşfetmek hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı. Artık daha büyük savaşlar ve tehlikeler onu bekliyor. O dünyanın en güçlü vampiriyle başa çıkmayı başardı. Ancak g...