31. Bölüm: Ya Kork Ya Öldür (Zeynep - Elizya)

615 66 10
                                    

Kolumdaki saate baktım. Saat sekize on vardı. Herkesi çağırmıştım, Ali'yi, Volkan'ı, Serdar'ı... Üçünü de çağırmış ve konuşmak istediğimi söylemiştim. Bu kadar insan bu yaratıklara karşı ne yapacağımızı bilmiyordum. Kafenin en dipte, köşede olan masasına oturmuştum. Telefonum titreyince, Volkan'ın attığı mesajı okudum: Zeynep biz buluştuk on dakikaya geliyoruz.

Çayımdan bir yudum aldım, ağrıyan boğazımdan geçmiyordu. Artık o kadar şey görmüştüm ki, inanasım gelmiyordu. Artık fiziksel olarak canım yanıyordu. Kim bilir Elizya ve Cemre ne haldeydi? Düşünmek bile göğsümü sıkıştırmaya yetmişti. Ne yapacağımı bilmiyordum. Dostlarım için gerçekten endişeliydim. Ancak onlar için yapacağım bir şey görünmüyordu. Elim kolum bağlıydı.

Çocuklar birkaç dakikaya kafeye geldi. Ayağa kalktım, Volkan bana sarıldı, "Hey nasılsın?" Çantasını sandalyeye bıraktı. Ali bitkin görünüyordu. Yorgun bir şekilde gülümsemeye çalıştı. Serdar'ın da ondan bir farkı yoktu. Hepimiz iyi değildik.

"İyiyim birkaç haberim var gelin oturalım." Hepsi oturdu ve garsondan çay sipariş ettiler. "Çocuklar, birkaç haberim var. Öncelikle, Kıraç," Ali dışında ikisi, dikkatle bana baktı. "Ali," Serdar kardeşine baktı, "Sen iyi misin?" Ali başını evet anlamında salladı. "Sen devam et Zeynep." Serdar'ın sözüne karşılık devam etmek istemediğimi fark ettim.

"Peki... Kıraç geri döndü. Serhat'la birlikte." Tepkilerini ölçtüm, Ali dışında herkes şaşırmıştı. Serdar ne diyeceğini bilemez gibiydi.

"Bir bu eksikti." Volkan bunu derken Ali'ya bakmıştı, onu süzüyordu.

Volkan birden Ali'ye elini salladı? "Ali nereden biliyor peki?" Ali ona doğru eğildi. "Bildiğimi nereden çıkardın?"

"Salak bir," etrafına baktı ve sesini kıstı, "bilgisayar korsanı gördün mü?" Serdar Volkana doğru gövdesiyle dönerek, "Şu aralar pek, iyi değil o yüzden böyle tuhaf davranıyor?"

"Biraz..." Ali konuşmak istemiyor gibiydi. Ya da buna bile gücü kalmamıştı.

"Niye? Ne oldu?" Volkan bunu sorduğunda hepimiz ona baktık. "Bir zombiler eksik. Daha ne olsun?" Serdar'ın bu çıkışı gerçekten sinirlerinin bozuk olduğunu gösteriyordu. Gittikçe psikolojimiz bozuluyordu.

"Birkaç gündür saçma sapan rüyalar görüyorum ondan..." Ali bunu açıklayınca, Serdar, "Başka ne haberi var Zeynep?" diye bana baktı.

"Cemre'nin yerini biliyorlar." Ben bunu söylediğim an tartışmayı bıraktılar. "Biz de gidelim o zaman, neredeler?" Serdar hemen sırtını dikleştirdi. "Yapamayız yerini söylemiyor Serhat." Ali, "Niye bu gizem ya?!"diye sesini yükseltti. Kafedeki birkaç kişi bize baktı. Volkan omzuna vurdu, "Niye bağırıyorsun?"

Ben ise durumu açıkladım "Biz insan olduğumuz için bizi yanlarına alamazmış." Ali sıkkınlıkla saçını sıvazladı. "Bunlar bizi kırılgan porselen falan mı zannediyor? Azıcık hızlılar ve biraz güçlüler diye-"

"Ölümsüzler, kan içiyorlar, gerçekten hızlılar, biri düşünce okuyor diğeri görünmez oluyor..."

"Tamam anladık fazla güçlüler." Diye durdurdu beni. Volkan söze girdi. "Kızım o kadar soğuk değil, sen niye boğazlı kazak giydin?" elim boğazıma gitti. Kıraç'ın ısırdığı yer hala acıyordu. Bunu söyleyemezdim. Kıraç sinirli haliyle onu öldürürdü. Hem de bir gün önceki krizinden sonra daha da sinirli olduğunu tahmin edebiliyordum. Sadece bir gün önceydi. "Boğazım ağrıyor." Diye açıkladım. Serdar tekrar araya girerek beni kurtardı, "Takıldığın yer burası mı?" bana döndü ve "Şimdi düzgünce her şeyi anlat." Dedi.

"Kıraç birden ortaya çıkıp Yekta'yı sorguya çekti. Ondan diğer vampirlerin yerini öğrendi. Aslında yanımda söyledi, bir tekstil fabrikası ancak Serhat, ben gitmeden önce orasının çoktan faaliyette olmadığını ve sadece hurdalarla dolu, eski bir fabrika olduğunu söyledi. Fakat fabrikanın nerede olduğunu bilmiyorum." Volkan bir anda gülümsedi.

Sırrın Kanatları (Yasaklı Kanat Serisi-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin