Medya: Linkin Park - Castle Of Glass
Keyifli okumalar dilerim...
Binaya girdiğimizde paslanmış büyük makinelerin olduğunu gördüm. Çeşitli top kumaşlar vardı. Ağır bir rutubet kokusu vardı. Oldukça büyük bir yerdi. Etrafı gezmeye başladık. Serhat, Uraz ve Kıraç silahlarını hazırlamıştı.
Hala Kıraç'ı ve Serhat'ı her gördüğümde bir şaşkınlık yaşıyordum. Onların olduğuna inanmak zordu. Bir yanımda Uraz vardı, Diğer yanımda ise Kıraç. Serhat ve Pars arkamızdaydı. Yukarı fırladım ve yukarı kata baktım. Bütün her yer oda haline getirilmişti. En az iki kişilikti hepsi. Ancak içeride kimse yoktu. Kendi etrafımda döndüm. Üçünce kata baktım: Orada da kimse yoktu. "Elizya..." Uraz'ın sesini duydum ve hemen aşağıya indim. "Ne?"
Kata indim ve Uraz'ın gösterdiği kapının kolunu çevirdim açılmadı. Uraz kapıya birkaç kere tekme vurdu, kapı yerinden çıkıp olduğu gibi yere yapıştı.
Çok büyük bir odaydı. Zeminde İran halısı vardı. "Burası kimindir?" dedim, büyük tek kişilik yatağa bakarak. "Büyük ihtimal Kanlı Hayat'ın." Uraz'dan bakışlarımı ayırıp odaya odaklandım. Kırmızı perdeler yere kadar iniyordu. Odanın sağında, bir buçuk metre kadar boyu olan, eni kısa, kahverengi bir kitaplık vardı. İçindeki kitaplar bir elin parmağını geçmiyordu. Olan kitaplar da raflarda düşmüş duruyordu. Sağımızdaki, kapının hemen karşısında olan, çalışma masanın üzerindekiler yere düşmüştü. Masanın bir yeri parçalanmıştı. Dikdörtgen, açık gri taş döşemeli olan, duvardaki raflarda olan eşyalar da yere düşmüştü. Yatağın üzerindeki siyah yorgan gayet sadeydi. Yorganın üzerinde bir not vardı. Uraz notu aldı ve sesli bir şekilde okudu:
"Keşke gelmeden önce haber verseydiniz. Öyle daha habersiz olurdu. Arkadaşınız için endişelenmeyin halinden gayet memnun olduğuna eminim Sizinle sonra görüşürüz Elizya ve Kıraç.
K.H."
"Geleceğimiz biliyormuş önceden."
"Ecrin..." Serhat'ın arkamızdaki mırıldanması üzerine ona döndük. Bir telefon çalma sesi gelince, yerimden sıçradım. Serhat cebindeki telefonu çıkarıp ekrana baktı. "Affedersiniz... Ali... Önemli olabilir."
"Git o zaman hadi." Dedim ve dışarı fırladı. Kıraç kapıdan çekilince Uraz'a baktım o da bana açıklamada bulunma gereği duydu. "Ecrin ile çalışıyor biliyorsun. Geleceğimizi önceden görmüş ve ona söylemiştir. Ya da diğer cadılar yapmıştır."
"Elizya... Buraya bakın..." Kıraç'ın sesine doğru gittik.
"Aşağıya inen bir merdiven var." İşaret ettiği kapağa baktım. Kapağı açtı ve beyaz lambalarla aydınlatılmış Ahşap, parke merdivenler gördük. Kimse bir şey söylemeden inmeye başladık. Uraz önden, ben arkasından, benim arkamdan da, Pars geliyordu. Kıraç sona kalmıştı. Ali ve diğerleri için endişelenmeye başlıyordum, içimde bir his vardı. Kötü bir şey olduğuyla ilgili bir his...
Aşağıya indikçe karanlık oluyordu. Işıkların arasındaki mesafe azalıyordu. Ancak gözümüz sadece biraz loş görüyordu. Yarı melek yönümün sevdiğim yeteneklerinden biriydi. Daha ne kadar ineceğimizi düşünüyordum. "Çocuklar, dikkat edin. Aşağıda kimin olduğunu bilmiyoruz." Uraz bize bir kez baktı. "Tuzak olabilir.
Kıraç'ın arkamızdan sesi duyuldu. "Bence kimse yok. Daha fazla olmalılardı. Yeni yetmeleri bırakmışlar, çok belliydi. Ayrıca buraya girmemize hayatta izin vermezlerdi." Merdivenlerin sonunu görüyordum artık. Geniş ve uzun bir koridor vardı sadece. Koridorda bir sürü odaya açılan kapılar vardı. "Dikkatli olun..." Uraz önündeki bir kapıyı açtı. Bende onun karşısındaki kapıyı açtım.
![](https://img.wattpad.com/cover/100224040-288-k36703.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırrın Kanatları (Yasaklı Kanat Serisi-2)
FantasíaYasaklı Kanat Serisinin 2. Kitabıdır. Elizya artık gücünün farkına varıyor. Kendini keşfetmek hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı. Artık daha büyük savaşlar ve tehlikeler onu bekliyor. O dünyanın en güçlü vampiriyle başa çıkmayı başardı. Ancak g...