15. Bölüm: Esaret (Kıraç)

880 87 3
                                    

Medya: Rectifire - Stay ( Imrael Production ) ►Lyric's GMV◄ HD

Keyifli okumalar...

"Başım..." kendime geldiğimde ilk hissettiğim, başımın sıkıştırılıyormuş gibi ağrımasıydı. Sesimin de çok iyi olduğunu söyleyemezdim. Boğazım yanıyordu. Açtım! Deli gibi insan kanı istiyordum. Başımın ağrıması yeterince kötü değilmiş gibi... Elimi, bunu engellemek ister gibi, bir refleksle başıma götürmeye çalıştım. Elim başıma gitmiyordu. Bir şey beni engelliyor ve bileğimi acıtıyordu. Diğer elimi denediğimde de aynı şeyi yaşadım. Artık anlamıştım. Ellerim bağlanmıştı. Kurtulmaya çalışmadım, gücüm yoktu. Bu yüzden gözlerimi açmaya denedim. Birer halter kadar ağır geldiler bana. Halterleri kaldırmak istemiyordum ama ne halde olduğumu görmek için bunu yapmalıydım, bunu biliyordum.

Ama önce dinledim.

Bir nefes alış veriş vardı. Çok sessizdi ama varlığını hissettim. Bu ben değildim. Odanın boş olduğunu nefeslerimizin olması gerekenden daha yüksek çıktığında anladım, yankılanıyordu. Bir - iki mırıldanmalar geldi kulağıma. Bu da ben değildim - en azından umuyordum. Yanımdaki her kimse kendine geliyordu. Kalp atış sesini de duymuştum. Vampir değildi.

Bacaklarım istemsizce oynadı. Ses beni kendime getirdi. Bir şangırtıydı bu, zincirle bağlanmıştım. Ancak burnumda kömür kokusu vardı. Beni halsiz buydu büyük ihtimalle. En sonunda dayanamayıp gözlerimi açtım.

Tahminim doğruydu; bomboş bir odadaydım. Karanlıktı ama ay ışığı duvarlara vuruyor, duvarlardaki koyu yeşil boyayı ve sağ duvarın tamamını kaplayan çeteleler vardı. Odanın kapısı ise demirdendi. Sayabilidiğim kadarıyla üstünde altı tane kilit vardı. Kim, neden bu kadar kilide ihtiyaç duyar ki? Neden korkuyor? Kapıya bakmayı kesip yanımdaki kişiye baktım.

Kumral saçlı bir oğlandı. Başı eğikti, sürekli yavaşça sağa sola döndürüyordu. Kendine yeni geldiği belliydi. Üzerindeki tişört sol tarafında, göğsünden karnına kadar yırtılmıştı. Birden terlediğimi fark ettim. Burası çok sıcaktı. Onu uyandırmak isteyerek başımı biraz kaldırdım. Fakat kaldırdığım anda, boynumun acı çektirecek kadar ağrıdığını fark ettim. Dişlerimi sıkarak, inledim. Çıkan ses yanımdaki kıpırdatmaya yetmişti. Bir mırıldanma geldi yan taraftan, önce anlamadım. Daha çok mırıltı gibiydi. O kadar uysal acı çekiyordu ki, mırıltı denebilirdi. Aynı şeyi tekrarlayıp duruyordu. Bir kez daha mırıldandı. "Me..." gerisini duyamamıştım. Gittikçe yükseliyordu.

"Hey uyan..." sesimi ben bile zor duyuyordum. Boğazımı elimden geldiğince temizleyerek tekrar denedim. "Uyan..." daha güçlüydü. Başı santim santim kalkıyordu. Daha hızlı olmak istedim. Neye acelem varsa artık... Bütün gücümle bağırdım, "Uyan!"

Aniden başını kaldırdı; gözleri fal taşı gibi açıktı. Cümlesinin devamını bu sefer duydum.

"Mesara!"

"Mesara?" diye mırıldandım. O nereden çıktı şimdi?

"Hey beni duyuyor musun?" sesim berbatlığı onu başını oynatmasına neden olmuştu. "Bana bak!" sesi nasıl duyduğunu kavrayamayan bir köpek gibiydi. Sakinleştirmeye çalıştım. "Benim adım Kıraç. Sana zarar vermem," boğazımı temizleyerek devam ettim, "sadece yardımcı olmaya çalışıyorum. Şimdi bana bak." Usul usul bana döndü.

Ay ışığında kumral tenindeki ter görünüyordu. Gözleri maviydi. Lens gibi duruyordu. Melek gibi görünüyordu.

Melek?

Karşımdaki bir Zera'ydı muhtemelen. "Bak sakinleş, adını söyle."

"Murat. Adım Murat. Sen... kimsin?"

Sırrın Kanatları (Yasaklı Kanat Serisi-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin