Sırrın Kanatları'na hoş geldiniz. İlk bölümümüzle ve büyük sır yumağının içerisindeki olay döngümüzle yeniden karşınızdayım. Çok uzatmadan klasik ben olarak sözümü söyleyeceğim.
Keyifli okumalar...
Multimedya: Måns Zelmerlöw - Heroes
Uykumdan aniden uyandım. Ter içindeydim ve zıt olarak oda çok soğuk gelmişti. İlk yaptığım iş silkelenip kendime gelmek ve camı olabildiğince açmaktı. İçeriye hemen kuş sesleri ve parlak güneş ışığı doldurdu. Kâbustan sonra sıcaklığı hissetmek iyi gelmişti. Yanımdaki suyu hemen kafama diktim. Birazı dudaklarımın kenarından aktı. Umursamadan içmeye devam ettim. Hava o kadar kavurucuydu ki, odamdaki su bile ısınmıştı. Buna sevinmiştim. Gözüme gelen kısa saçlarımı geriye attım.
Annem odaya geldi. "Zeynep, kızım demek uyandın. Sen biraz uyu istedik. Gel kahvaltı yapalım." Arkasından Deniz odaya uçarcasına geldi ve yatakta üzerime atladı. "Abla! Uyan diye çok bekledim. Çok açım ben." kendimi toparlayarak ona iyice sarıldım.
Dağınık saçlarını iyice karıştırarak "Acıktın mı sen? Koş sofraya ben gelirim şimdi. Tamam mı yakışıklı?" dedim çenesinden hafifçe tutarak. "Tamam abla. Ama çabuk ol!" diyerek salona gitti. Ağrıyan başımı ovuşturdum. "İyi misin?" diyerek annem sırtımı okşadı. Yüzüme gülümseme kondurarak kafamı kaldırdım. "İyiyim başım biraz ağrıyor o kadar, yemekten sonra bir ağrı kesici içerim geçer." dedim.
"Tamam, sen bilirsin." diyerek gitti ve kapıyı arkasından kapattı.
Elizya'nın haberini elbette almışlardı. Ve annesinin. O zamandan beri on yıl öncesine dönmüş gibi hissediyordum. Bana o kadar yakınlardı ki... Onun haberi yüzünden iyice kötü bir halde olduğumu biliyorlardı. Bende onların uğraşlarını boşa çıkarmamak için bende kendimi iyileştirmeye çalışıyordum. Deniz zaten on bir yaşındaydı ne döndüğünü bile anlamazdı çocuk. Bu yüzden onunla olduğum zaman daha huzurlu hissediyordum. İlacım gibiydi o. Onunla oturup oyun oynarken ya da ödevine yardım ederken veya onunla konuşurken, onunla şakalaşırken, onun sakarlıklarını düzeltirken, kendimi daha iyi hissediyordum. Kardeşim benim her şeyimdi. Onsuz yapamazdım ben.
Yatağımdan çıkıp elimi yüzümü yıkadım, saçımı topladım; küçük bir topuz gibi gözüküyordu ve hiç üstümü değiştirmeden sofraya oturdum.
Önümde haşlanmış yumurta ve gevrek vardı. Sofrada yeşil zeytin, beyaz peynir, birkaç ay önce annemle yaptığımız, şeftali reçeli ve domates kızartması vardı. "Oh... Ziyafet var bu sabah. Ne iş?" dedim. Bu sırada yumurtayı dörde bölüyordum.
Kahvaltıyı yaptık sohbet ederken. Kahvaltıdan sonra Deniz'in matematik ödevine yardım ettim. Ödevi bittiğinde ona bir tane çizgi film açtım. Saat o sıralar 10.47 idi.
Telefonum titredi, baktığımda mesaj geldiğini gördüm. Volkandı.
İstersen beraber araştıralım. Müsaitsen gel. Bir sürü şey buldum. Sonrada ödev yaparız.
Mesajı okuduktan sonra, annemin yanına gittim. Battaniyeyi düzeltiyordu. Temmuz ayındaydık ve hava iyice ısınmıştı.
Evet, son bir haftadır bir şey bulamamıştım. Annesinin ölümünden başka. Elizya'nın annesinin bir yangında vefat etmesi herkesi şaşırtmış ve derinden sarsmıştı. Cenaze günü felaket bir sağanak yağış vardı. Gökyüzü onun için ağlıyordu belki de. O gün ilk kez Cemre'yi görmüştüm.
Yüzünün çökmüş olduğunu görmüştüm. Saçında ise hiç boya yoktu. Simsiyah karanlık saçları gençliğini alıp götürmüş gibiydi. Bir yanında annesi, diğer yanında ise kuzeni Serhat (ya da kuzenim diye yalan söyleyip, Kıraç'ın kuzeni olan adam) vardı. Onlarda siyahlara bürünmüştü. Ama siyahlar Serhat'ı daha kötü gösteriyordu. O gün o kadar korkmuştum ki ondan... Bir iki kez göz göze geldiğimizde gözlerimi kaçırmıştım. Cemre'yi koluyla dürtüp beni göstermişti. Cemre ile göz göze geldiğimizde şaşkınlıktan dilimi yutacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırrın Kanatları (Yasaklı Kanat Serisi-2)
FantasíaYasaklı Kanat Serisinin 2. Kitabıdır. Elizya artık gücünün farkına varıyor. Kendini keşfetmek hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı. Artık daha büyük savaşlar ve tehlikeler onu bekliyor. O dünyanın en güçlü vampiriyle başa çıkmayı başardı. Ancak g...