Medya: Breaking Benjamin - Diary Of Jane
Keyifli okumalar...
Cemre'yi gördüğüm an şaşkınlığımı gizleyemedim. Ecrin'in arkasında bir adam onu taşıyordu. Ecrin'in şaşkınlığı ve çıkmazdan kurtulma çabası güzeldi. Kanlı Hayat ise Lider'in masasının arkasında ayğa kalkmıştı. İçeride on ya da daha fazla adam vardı. Bu tabloyu görünce insanın kalakalmaması mümkün değildi.
"Hoş geldin." Cemre'nin bu bitkin sözleri herkesi kendine getirmeye yetti. Cemre'nin dudağı patlamış, kanı kurumuştu. Kanlı Hayat'a baktım yüzü öfkeden kireç gibi kesilmişti. "ATEŞ EDİN!" diye bağırınca kapının arkasına saklandım. Ecrin ve Cemre aynı anda, "Durun!" diye bağırdı. Vampirleri öldürürken aldığım iki silah belimdeydi. Şarjörleride cebimdeydi. Bir sürü mermi yağmaya başladı. Sesleri duyuyordum. Birkaçı kapıya geldi duvara sindim.
Hadi Kıraç yap şunu.
Silah sesleri kesilince saklandığım yerden çıktım ve onlara ateş etmeye başladım. Ecrin, eliyle kendine ve Cemre'ye gelen mermileri durdurdu. Kanlı Hayat'a ateş etmeye başladım. Masanın altına saklandı ve arkasında ki camdan atlayarak kendini kurtarmaya çalıştı. Sırtına iki tane isabet ettirmeyi başardım. Bunun yanı sıra iki vampiri öldürmüştüm. Şarjörler tükenince kapının arkasına geri saklandım ve onlar tekrar ateş ettiler. Derin derin nefes alıyordum ve büyük bir tedirginlikle diğerleri gelir diye korkuyordum. Silahları tekrar doldurdum.
Yeniden saklandığım yerden çıktığımda Ecrin ve Cemre yoktu sadece beş tane vampir vardı. Onlara ateş etmeye başladım. Anında ikisinin kafasını vurdum. Kalan üçlüden birini göğsünden diğerlerini ise, başından vurdum. Göğsünden vurduğumun yanına gittim. Hala yaşıyordu. Onu tanımıştım. Tarık'tı adı, birkaç kez aynı görevlerde bulunmuştuk. Genellikle hiç sorgulamadan görevini yapan bir aptaldı. Eskden benim olduğum gibi... "Cemre ve Ecrin nereye gitti?" diye sordum ona.
Göğüsünü tutarak diz çökmeye çalıştı. Göğsüne tekme atarak onu geri yatırdım. "Tekrarlamayacağım nereye gittiler?"
"İstediğini yap bilmiyorum." kelimlerinin ardından derin derin nefesler almaya başladı. Silahımı başına doğrulttum. "Emin misin?"
"Aşağı gitmiştir, GL4 odasına."
"GL4 odası ne?"
"Lider iki bodrumdan birini ona verdi. Odanın adını GL4 koydu. Adı, Gece Cadısı ve Leras'tan geliyor."
"4?"
"Ona..." yüzünü acıdan buruşturdu. "İki Leras, İki Gece Cadısı lazım."
"Onlara ne yapacak?"
"Güçlerini kendine aktaracak." korkudan bir an tereddüt ettiysem de silahı Tarık'a doğrulttum.
"Sağol."
"İstediklerini aldın yap-" onu vurarak çenesini kestim. O anlarda üzerime ateş edildi. Hemen masanın altına girdim. Karşımda kırılan cam vardı. Kaçmamam için bir neden yoktu.
Fakat kaçmayacaktım. Sıkılmıştım ve yorulmuştum. Silahları yere bıraktım ve elimi kaldırarak "Durun! Teslim oluyorum." dedim. Ayağa kalktım ve ellerimi de kaldırarak silahsız olduğumu gösterdim. Ecrinin esraetindeyken yaptığım şey aklıma geldi. Bunu Lider de yapıyordu. Eğer ikimizde de bazı güçler aynıysa bende yapabilirdim. Boğazımdaki yumruya odaklandım. Ruhumun derinliklerine işleyen soğuğu hissettim. Boğazımın ise yandığını hissediyordum. Sonuna içgüdülerime uydum ve çığlık attım.
Bu çığlık hepsine silahları bıraktırmıştı. Kulak ve başlarını tutuyorlardı. Çığlıkları yeryüzünü yırtar gibiydi, kulaklarımı tırmalıyordu. Odaki boyalar ve sıvalar düşmeye başladı. Duvarlar, yer ve tavan çatlıyordu. Sesim o kadar uzaklara gidiyordu ki, bütün dünya duyacakmış gibi bir hali vardı. Boğazımdaki yanmayı, kalbimdeki buz gibi soğukluk yatıştırıyordu. Gözlerimi kapattım ve çığlığımı elimden geldiğince yükselttim.
Gözlerimi kapattığım anda karanlıkta mavi, minik ışıklar belirdi. Dakikalar boyunca öyle durabilirdim. Kendimden geçtiğimi hissediyordum ve sanki gökyüzünün en derinlerine sesimi duyurabilirmişim gibi geliyordu. Kollarımı iki yana açmıştım. Gözlerimi, ne kadar sürdüğünü bilmediğim ve döngüde devam eden, transtan çıkıp, açtım. Tavanın neredeyse yarısı yere çökmüştü. Bina sallanıyordu. Deprem oluyor gibiydi. Herkesin yerde yattığını görünce başardığımı anladım. Onları sesimle öldürmüştüm.
Bina başıma yıkılmadan önce çıkmam gerektiğini fark ederek, zafer anımı kısa tuttum. Arkamdaki camdan aşağı atladım.
Yere indiğim anda bina yıkılmaya başladı. Önce Lider'in olduğu en üst kat yıkıldı. "Oh... Lider buna çok kızacak." diyerek güldüm. Kendi kendime zaferin tadını çıkarıyordum. Güzel bir his demek az gelirdi. Bu... Sanki haz verir gibiydi.
Ancak duyduğum ses zaferi kesti.
"Kıraç, yardım et!" bu Cemre'nin sesiydi. Arkama baktım. Bina hala yıkılıyordu. Birkça metre daha uzaklaştım. Silahları o keşmekeşlikte içeride unutmuştum. Son silahım ve göz ağrım olan hançerimi çıkardım. Ses tekrar geldi. Cemre sürekli yardım istiyordu ama sese gidemiyordum çünkü ses her yerden geliyordu. Arkamdan, önümden, yukarıdan, sağımdan... Hatta sesin titreşimleri bile yerdeydi. Lider'in yıkılmış evine baktım. O tarafta aradım ses daha net bir şekilde arkamdan gelince oraya döndüm.
Ecrin önümdeydi. Ellerini başıma doğru ileri geri oynatıyordu. Parmaklarının hareketinden büyü yaptığı belliydi. Gerçi elinden mavi bir duman yayılıyordu, buradan da beni etkilemeye çalıştığı belliydi. Fakat başaramıyordu. Bileklerini tutup kırdım acıdan çığlık atmaya başladığı anda, hançerle boğazını kestim. Kan akıp ölmesini bekliyordum.
Boğazındaki kesik yavaşça kapanınca ve bileklerini düzeltince geriye doğru korkuyla adım attım. "Nesin sen böyle?"
"Bir Şeytan." diyerek gülümsedi. Elinin birini birden hareket ettirdi. Aynı anda bacağımdaki yanma beynime sıçradı. Kemik sesi gelince bacağımı kırdığını anladım. Düzeltemiyordum, o elini öyle tuttuğu sürecede düzelmeyecekti. Dediklerini çok net olmasa da duyuyordum. "Beni kaç kere öldürmeye çalıştın Kıraç? Bir... İki... Üç... Hiç bilmiyorum. Ama seni öldüremem Lider'in vasiyeti... Ah!" Bacağım gerçekten çok acıyordu. Bağırdım, ne bekliyordum bilmiyorum onun bir kesikle öleceğini mi? Gerçekten aptal olmalıydım. Bir sözü beni sonradan etkiledi.
"Vasiyet?" dedim kesik kesik.
"Oh... Doğru, sana söylemedim. Lider öldü, senin melek arkadaşın öldürdü." diğer elini de oynatınca hançeri tuttuğum sol kolumda kırıldı. Elizya'dan bahsediyor olmalıydı ama o kadar güçlü olmuş olamazdı. Olabilir mi? Lider'in öldüğü hayal gibi geliyordu kulağa ama bu sonra düşüneceğim bir şeydi. "Kes şunu Ecrin!"
"Peşimi bırakacaksın."
"Neden?"
"Çünkü ben öyle istiyorum."
"Arkadaşımı bana ver." Ecrin sahte bir üzgünlükle bana baktı. "O çok güçlü bir kız. Çok tecrübesiz olmasına rağmen gücünü hissedebiliyorum. Öyle bir kızın güçlerini sizinle harcanmasına izin veremem. O güçleri istiyorum Kıraç. Ne olursa olsun. Ayrıca Serhat ve onun hakkında birçok bilgi edindim. Beni hemen unutup bu aptalla neden sevgili olduğunu bulmak istiyorum. Ah evet, bir de Serhat'ın canını yakmak da, işin en eğlenceli kısımlarından biri. Neden ilerideki en eğlenceli anılarımı senin gibi bir piçe vereyim? Söylesene..."
Ona yüzüm acıyla kıvranırken baktım. Güçlerimi kullanamıyordum çünkü konsantre olamıyordum.
"Neyse... Daha sonra görüşürüz Kıraç. Elbet bir gün tekrar göreşeceğiz. Hoşça kal tatlım." Son duyduğum şey onun bu çiyan sesiydi. Çünkü ellerini tekrar oynatıp boynumu kırdı. O anda baygın düştüm.
Diğer bölümde görüşmek dileğiyle iyi tatiller...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırrın Kanatları (Yasaklı Kanat Serisi-2)
FantasiYasaklı Kanat Serisinin 2. Kitabıdır. Elizya artık gücünün farkına varıyor. Kendini keşfetmek hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı. Artık daha büyük savaşlar ve tehlikeler onu bekliyor. O dünyanın en güçlü vampiriyle başa çıkmayı başardı. Ancak g...