Evet, nasılsınız bakalım? Ben iyiyim, sizlere söz verdiğim saatte yayınlıyorum. Diğer bölümü Pazar günü saat 21:30'da yayınlamayı düşünüyorum. Günlerin değiştirilmesini isterseniz yapabilirim. Sizin de işleriniz var, veya çalışıyorsunuz veya diğer türlü işleriniz vardır... Ona göre söyleyebilirsiniz.
Bu bölümü umarım beğenirsiniz. Sizlere elimden geldiğince iyi sunmak için günler önce yazmıştım. Çok uzatmak istemiyorum. Keyifli okumalar dilerim...
Medya: Milck - Devil Devil (Türkçe Çeviri)
Kapı çaldığında bütün ateş azalmıştı. Aynadan ayrılıp, Serhat'ın verdiği mendile baktım. Ateş'in gittiğini anlamak için işaret ve baş parmağımla tuttum. Hiçbir şey olmadığını anlayınca, yüzümü sildim. "İyi misin?" dediğinde derin bir nefes aldım ve yüzüne gülümsedim.
"Evet, daha iyiyim. Teşekkürler." O da bana gülümsedi. Fakat onunki oldukça hüzünlüydü. Söylediği sözler grinin hüznüyle bezenmişti. "Kardeşime benziyorsun." Buna gururum okşanmıştı. Onun hakkında bir şey bilmiyordum. Ancak Serhat için önemini hissediyordum. "O da senin gibi tuhaftı." Diyerek ortamdaki hüznü azalttı. Güldüm. "Hadi gidelim."
"İyiysen tamamdır." O önden gitti. Kapıdan geçtiğimiz de uzun ve düz koridorun karşısında adam görmüştüm. Onu tanımıyordum. Ancak silueti tanıdık geliyordu. İlerlediğimizde salona çıktık. Uraz ve yanındaki adam Kıraç ile konuşuyordu. Kıraç'ın sırtı koridora dönüktü. Adam beni ilk fark edendi. Fark ettiğinde beni inceledi. Şaşkınlık ve soru sorar bakışlarıyla beni süzüyordu. Uraz beni sonrada fark etti. "Elizya..." Uraz adımı mutlulukla söylüyordu. Herkes bana dönmüştü. Kıraç'ın endişelendiğini bana olan bakışından anlıyordum. Serhat omuzumu sıkıp bıraktı. Desteğini görmek, bana bir ağabeyim olduğu hissini kazandırıyordu. Ondan da biraz daha cesaret alarak biraz daha iyi hissettim. Pars ise kaşlarını çatmış bir şekilde masanın, daha önce oturduğum yerinden bana bakıyordu. Ateş'in beni kabul etmesi onun işine gelmedi sanırım. Herkesi boş verip, Uraz ile yanındaki uzun boylu adama odaklandım. "Evet?"
"Tanıştırayım; bu sana bahsettiğim, cadı arkadaşım Çetin. Senin komşun olan. Sana yardım etmesi için oraya taşınmasını ben istemiştim." Uzun bir yüzü ve ona uyan uzun boyuyla Uraz'la aynı boydaydı. Gülümseyerek bakan yüzünde, yanakları küçük pinpon topları gibi ortaya çıkmıştı. Siyah saçları sola doğru kıvrılmıştı. Ancak geniş ve çok az görünen çizgileriyle, yaşanmışlığı belirten anlına düşecek kadar uzamamıştı. Siyah saçların içinde ve favorilerinde beyaz teller vardı. Muhtemelen kırkında biriydi. İnce fakat uzun bir burnu vardı. Ortalama bir ağız büyüklüğüne sahipti. Ne büyük bir ağzı vardı, ne de küçücüktü... Dudakları o kadar inceydi ki, üst dudağı yok denecek kadar azdı. İnce gözlerindeki yeşil parıltı, beni görmekten memnun gibiydi. Sesinin ne renk olduğunu merak etmiştim.
"Seninle tanıştığıma memnun oldum Elizya."
Keşke sesinin rengini merak etmeseydim...
Sesi gökkuşağıydı.
Her bir dalgasında ayrı bir renk ve duygu vardı. Hüzün, mutluluk, heyecan, keder, tutku, nefret, özlem, acı, cesaret, korku, kin, çaresizlik... Her duygu ve renk bir cümleden asla olmazdı. Bunun gerçekleşmesi imkansızdı... Hayatımın her gününde, her yerini sesler kaplamıştı. Ben o seslerle büyümüş ve onlarla bir olmuştum. Ancak böyle bir ses türünü, ilk kez görüyordum.
Ancak bu şaşkınlığımın içinde bir şeyi fark etmemem olanaksızdı. Aşk, sevgi, merhamet, şefkat, utanç... bunlar yoktu. Vicdan gerektiren hiçbir duygu, bu seste yoktu. İşte o zaman bu adamın iyi olmadığını anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırrın Kanatları (Yasaklı Kanat Serisi-2)
FantasyYasaklı Kanat Serisinin 2. Kitabıdır. Elizya artık gücünün farkına varıyor. Kendini keşfetmek hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı. Artık daha büyük savaşlar ve tehlikeler onu bekliyor. O dünyanın en güçlü vampiriyle başa çıkmayı başardı. Ancak g...