Yeniden beraberiz... bu bölüm gerçekten tuhaf bir bölüm. Ancak diğer iki bölüm bundan daha heyecanlı emin olun. Bu arada üç bölüm de olabilir. Yani 52. Bölüm de son olabilir. Bilemiyorum. Çok uzun olursa bölerim, elli iki olur.
Çok uzattım değil mi? O zaman her zamanki gibi, keyifli okumalar dilerim dostlarım...
Medya: Don't Stay - Linkin Park (Meteora)
Cemre'yi yatakta oturur bir halde görünce yanına gittim. "Cemre..." bana hızlıca döndüğünde yüzünde öfke görmeyi beklemiyordum. Ancak kelime ağzımdan çıkmıştı bir kere. "Uyanmışsın..." çekinerek konuşuyordum artık. Bana mı öfkeliydi? Bugün arkadaşlarım gerçekten kötü bir gün geçiriyorlardı. Cemre'nin ayağa kalktığını görünce kolundan tutup onu engellemeye çalıştım. Ayakta duracağına emin değildim. "Dur, dinlenmen gerek." Dediğimde geri yerine oturdu ama gözlerini benden, tek nefes süresinde bile ayırmıyordu. Beni korkutmaya başlıyordu.
Kapının açıldığını duyunca ikimizde aynı anda odanın kapısına baktık. Kıraç'ın sesini duyuyordum. Yeşil sesi buraya kadar geliyordu. "O Cemre değil! Anla bunu artık!" bunu duyunca tek bir saniye düşündüm.
Ne demek Cemre değil? Aklıma yatmıyordu. Sonra aklıma ben ölmemeye çalışırken tek kılını bile kıpırdatmadığı geldi.
Serhat için de hiç tepki göstermemişti.
Bana öfkeliydi.
Şimdi de birbirimize dikkatlice bakıyorduk. Yüz ifadesi değişmeye başladı. Bu Cemre'nin takınacağı bir surat ifadesi değildi. Benden iğrenmiş gibiydi. Dudakları büzülmüş ve kaşları çatılmıştı. Yanakların çukuru bile değişmişti.
Karşımdaki dostum değildi!
Daha da kötüsü bildiğimi anlamıştı. Elime Ateş'i çağırmakta geç kalmıştım. Arkasından Kıraç'ın hançerini çıkardı ve boğazıma doğru salladı.
Bütün bunlar sadece iki saniyede olmuştu ve tepki verecek zamanım bile yoktu. Boğazımdaki yanma dışında bir şey hissetmiyordum. Yanık buz gibiydi. Evet, buz gibi olması saçma gelecekti ama nedense çok soğuktu. Elimi oraya götürdüğümde, elim siyah kanımla dolması saliseler aldı. Sırtımın yere vurduğunu hissettim.
Nefes almaya çalışıyordum ama boğazımdan ağızıma ve burnuma dolan kan, buna izin vermiyordu. Kan ciğerlerimi tıkarken boğulmakla birlikte yalnızlık korkumun farkına varmıştım.
Bu şekilde ölmek istemiyordum. Kim bu şekilde, boğazı kesik ve kendi kanıyla boğularak ölmek isterdi ki?
Hiçbir şey anlamıyordum. Bu kimdi? Beni neden öldürmeye çalışıyordu?
Boğazımdan akan kan her yerdeydi. Ölmek istemiyordum... Şimdi olmazdı. Bilmediğim bir düzenbaz tarafından olmazdı. Babama doyamadan olmazdı. Annemin mezarda rahat etmesini sağlamadan olamazdı. Göz yaşlarımda akınca bütün yüzüm ıslanmış oldu. Ölmek istemiyorum... Ben daha on yedi yaşındayım... Ölmek istemiyorum...
Ben yataktan yere düşerken gözlerim kararmıştı. Son gördüğüm şey, hala Cemre görünümünde olan kızın kapıya doğru bakıp, kendi boğazını kestiğiydi.
*****************
Serhat beni bir kere olsun dinlemeyecek miydi? "O Cemre değil! Anla bunu artık!" O anda bir nefes sesi geldi. Kesilmiş, yarıda kalmış bir nefesti. Hemen odaya koştum.
Sevdiğiniz kızı bu şekilde görmek sizi yıkabilirdi. Belki de psikolojinizi bozardı. Ya da sizi delirtirdi. Kalbinizi yerinden sökerlerdi değil mi? O boşluğun çürüyüşünü bile hissederdiniz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırrın Kanatları (Yasaklı Kanat Serisi-2)
FantasyYasaklı Kanat Serisinin 2. Kitabıdır. Elizya artık gücünün farkına varıyor. Kendini keşfetmek hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı. Artık daha büyük savaşlar ve tehlikeler onu bekliyor. O dünyanın en güçlü vampiriyle başa çıkmayı başardı. Ancak g...