Merhabalar bütün bölüm beş bin kelimeydi ve sürekli silindi. Dört kez, bölüm tamamen silindi. Bu yüzden bu beşinci yazışım. Bu gecikmeden ötürü sizden özür diliyorum. Bölüm çok uzundu ve sizi sıkacağını düşündüm. Aynı zamanda Wattpad'e sığmadı. :) Bu yüzden ikiye böldüm.
Umarım keyifle okursunuz. Sevgiler dostlarım...
Medya: SKÁLD - Ódinn (Lyric Video)
Çok yüksek müzik sesi geliyordu. Kendime gelmiştim ancak, gözlerimi açamıyordum. Biri sırtıma vuruyordu. "Hey uyansana bilader. Acaba çok mu içti? En iyisi ambulansı arayayım." Ambulans kelimesini duyunca kalkmak için kendimi zorladım. "İyi-"konuşamıyordum bile. Başımın ağrısı daha kalkmadan artmıştı. Ellerimle, yerden destek alarak kalkabildim. Adama baktım. Bana dik dik bakıyordu. "Ne?"
"Sen iyi misin? Gözlerin..." adamın kokusu beni daha acıktırmıştı. Etrafıma baktım. Büyük bir malikane gibi duran bir yerin arkasındaydık. Üstelik gece vaktiydi. Binanın içerisinde ışık yanıyordu ancak hiçbir cam açık değildi. Diğer her yer demirlerle ve o demirlere sarılmış sarmaşık güllerle kaplıydı. Bizi kimse göremezdi. Etrafta sessizdi. "İyiyim. Bana yardım ettin teşekkür ederim." Bundan gerçekten nefret ediyordum.
"Rica ederim." Adam titriyordu.
"Ama ben aynısı yapamayacak kadar açım. Bundan pişman olacağımı biliyorum ama gerçekten açım." Kendimi tutamıyordum. Beslenmem gerekti ve bunu uzun süredir yapmamıştım. Kan torbalarından bıkıyordum.
"Sana bir şeyler getir-" bakışımı fark etmiş olacak ki sözünü keserek birkaç adım geri gitti. Gözlerime tekrar dikkatlice bakınca arkasını dönüp kaçmaya başladı. Tam bağıracakken önüne geçtim. Omuzlarından tutup boynuna saldırdım. Kanın tatlılığı ve dişlerimin arasından boğazıma akması çok rahatlatıcıydı. Ancak en güzel ve eşsiz tarafı, uzun zamandır hissetmediğim kanın sıcaklıydı.
Birkaç dakika sonra görünmez olmak için kendimi toparlıyordum. Havanın soğukluğuyla bir olmuş vücudumun gözlerden kaybolmasını bekledim. Serin gecenin rüzgarı benim içimdeki buzul fırtınada, cehennem meltemi kalıyordu. Üzerimi düzelttim ve ilerideki müziğe odaklandım.
Evin ön tarafına geldiğimde yüz metre kare kadar büyük bir bahçe beni karşıladı. Bahçenin içinde iki kişi etrafı kolaçan ediyordu. Ön kapı kapalıydı. Kapıdan bir anda biri hızla çıkınca kendimi içeri attım. İçeri yavaş ama hızlı girmeye gayret göstermiştim.
Bembeyaz duvarları olan ve bahçenin yarısından daha büyük olan bir karşılama salonu gibiydi. Salonun sonu merdivenlere geliyordu. İki yanda merdiven vardı ve ikisi de ikinci katın koridoruna çıkıyordu. Salon beyazdı ancak siyah ve gri mobilyalar beyazı ön plana daha çok çıkarmıştı. Bunun yanı sıra, siyah örtülerle kaplı kokteyl masaları salonun her yerindeydi. Masaların inceldiği kısım altın renkli bir kumaşla sarılmıştı. Etraftaki insanlar masaların etrafındaydı ve ellerinde ya da masada kırmızı şarap dolu kadehler vardı.
Kadınlar birer elmas gibi renkli kıyafetleriyle ışıldıyordu. Erkekler ise iyi takımlarıyla ve rugan ayakkabılarıyla çok düzgün görünüyordu. Her yer kan kokuyordu.
Bardaktakilerin şarap değil, kan olduğunu fark ettim. Müziğin sesi bir anda azaldı. İnsanlar gülüşüyor ve konuşuyordu. Bir kadının arkasında duruyordum. Kadının saçları kahverengiydi ve topuzdu. Kırmızı uzun düz bir kıyafeti vardı. Kadının konuşmasını duyabiliyordum. "Oktay önemli birini davet etmiş. Kim olduğunu biliyor musunuz?"
Karşısındaki kızıl saçlı ve kızıl sakallı adam, ki adam Viking soyundan gelmiş gibi duruyordu. "Hayır. Bilgim yok." Diye cevap verdi. Müziğin sesi bir anda kesilince yukarıdan ayak sesi duyuldu. Soldan Oktay çıktı. Üzerinde kahverengi bir takım vardı. "Merhaba, öncelikle hoş geldiniz. Sizlere bu daveti kabul ettiğiniz için teşekkür etmek isterim. Bu davet, klanların birleşmesi için organize edildi. Artık birleşerek daha da güçlü olmamız gerek. Aramızdaki ayrımcılıkları düşünecek lüksümüz yok bundan sonra. Şu anda büyük bir savaşa hazırlanmak zorundayız. Sizler çok badire atlattınız. Kara Kanatlar ve o Zera yüzünden birçok dostunuzu kaybettiniz. Sizlere bunu telafi edebilecek bir şey sunamam ben. Ancak merakla beklediğiniz sürpriz konuğum telafi edebilir. Çok uzatmadan kendisini buraya çağırıyorum." Geldiği, sol tarafa baktı. "Lütfen gelin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırrın Kanatları (Yasaklı Kanat Serisi-2)
FantasiaYasaklı Kanat Serisinin 2. Kitabıdır. Elizya artık gücünün farkına varıyor. Kendini keşfetmek hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı. Artık daha büyük savaşlar ve tehlikeler onu bekliyor. O dünyanın en güçlü vampiriyle başa çıkmayı başardı. Ancak g...