40. Bölüm: Öfkeli Gözler (Elizya)

572 57 19
                                    

Diğerlerinden biraz geç geldi, farkındayım. Arka arkaya bölüm atınca siz de bende mutlu olduk ve alıştık. Bu yüzden bayağı geç gibi geliyor. Her neyse, size klişeleşmiş sözlerim ile karşılayacağım.

Keyifli okumalar dostlar...

Medya: Never Enough - Epica (Cover by Minniva featuring Quentin Cornet) Bu şarkıyı Ali karakteri için seçtim.


Araba Serhat'ın evine yaklaştığında hiçbir şeyin değişmediğini gördük. Ev hala hatırladığım gibiydi. Gittiğimden bir saat geçmiş gibiydi. "Geldik." dediğimde Pars kapıyı açmaya çalıştı. Ancak kilitliydi. "Kapıyı mı kilitledin?!"

"Senin ne yapacağını nasıl bileyim?" Uraz'ın gökyüzü mavisi sözleriyle, sessiz bir şekilde güldüm. Daha iyi hissediyordum. Zeynep'i görmek için sabırsızlanıyordum. Ayrıca Ali ve Serdar ile konuşamamıştım. Volkan'ın ne yaptığını düşünmek ise beni korkutuyordu. Zeynep'in vampire dönüşmesi sürecini nasıl geçireceğini de düşünmüştüm. Ailesine Cemre'de kaldığına inandırmalıydık. Fakat ondan sonrası aklıma gelmiyordu. Zeynep'in vampir olmasının tek iyi yanı kendini koruyabilecek olmasıydı. En azından olayı bu şekilde hafifletiyordum...

Uraz, kapının kilidini bir tuşla açtı ve Pars sinirli bir şekilde kapıyı açtı. Onun ardından ben indim ve onunla göz göze geldim. Sarı gözleri umutsuz bakıyor gibiydi. Ya da ben onu böyle görmek istiyordum. Geriye döndüğümde Serhat'ın kapıya çıkmış olduğunu gördüm. Onu ilk kez inceleme fırsatı yakalamıştım.

Yüzü daha solgun gibiydi. Elbet bir vampirin pespembe yüzü olmasını beklememiştim ama bu kadar ceset gibi görünmüyordu. Gülümsemesi bile yüzüne renk getirmişti. Üzerinde kahverengi bir kazak vardı. Altında siyah pantolon giymişti. Botlarının üzerine inen pantolon paçaları uzundu.

Onunla olan kavgalarımız uçup gitmiş gibiydi. Sanki onlar hiç önem kazanmamıştı. Önemli olan birlik olup birbirimize destek olmamızdı. O benim dostumdu. O da beni dostu gibi görüyordu artık. Yüzündeki ifade bunu kanıtlar nitelikteydi.

"Hoş geldin..." dediği bu sözle onun mutlu olduğunu anladım. "Hoş buldum." Ona gülümseyerek bakıyordum. Uraz'a ve Pars'a baktım - ki Pars'ın mutlu olmadığını söyleyebilirdim. Birlik içerisinde Kanlı Hayat'ı ve Dezar' yenecektik. Bunu bütün kalbimle hissettim o an. Kapıdan içeriye girdiğimde içimde bir umut yeşermişti.

Karşımda ilk gördüğüm kişi Ali ve arkasındaki kardeşiydi. Ali tam bana doğru bir adım atacaktı ki, arkamdan giren Uraz'ı ve Pars'ı gördü. Serhat arkamızdaydı ve sesi geldiğinde ürktüm. "Evet..." ne diyeceğini bilemiyordu. Hiçbirimiz ne diyeceğimizi bilemez haldeydik. Ortam gerçekten çok gergindi. Onları normal tanıştırmalıydım sanırım. "Bu Ali ve ikizi Serdar. Sınıf arkadaşlarım." Serhat'a döndüm ve onu işaret ederek ve Uraz'a dönerek, "Bu Serhat, senin Son Nermani dediğin Kıraç'ın kuzeni." Serhat Uraz'a gülümsedi. Uraz ve Pars için yapmam gerekiyordu. Ancak ben daha bir şey demeden, Serhat ve Pars'ın arasında düşmanlık dolu bir bakışma geçiyordu. Birbirilerini tanımadan kim olduklarını biliyorlardı zaten. Bilmeseler bile, birbirilerinin kokusunu alırlardı. Yine de nezaketen tanıtmak gereği duymuştum.

"Daha önce söylediğim gibi, bu babam Uraz Karan." Herkes ona dikkatlice bakıyordu. Tabii ben dâhil, ölü olduğunu düşündükleri bir insan karşılarında belirmişti. İnsanlar şaşkındı ve korkuyordu. Ben bile ilk gördüğümde şaşırmıştım ki, onun yaşadığını biliyordum. "Bu da Pars, bir saat önce kurt adam olarak görünen adam." Hepsi birbirlerine tuhaf bir şekilde bakıyordu. Böyle gerginliklerde hep panik olurdum. Güçlü bir Nermani Vampiri'ni öldürürken panik olmadım. Neden böyle bir şeyde panik yapıyorum ki? "Zeynep nasıl?" kötü ama önemli bir konuya değinmiştim.

Sırrın Kanatları (Yasaklı Kanat Serisi-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin