Bugün benim için çok başka bir gün. 19 Mayıs Bayramı olarak değil. O gün ülkemiz için muhteşem bir gün. Ancak benim için bugün bambaşka bir anlamı var. Farklı bir şey yüzünden. Her yıl, bu tarihte, bu şarkıyı sabahtan akşama kadar dinlerim. O yüzden bu bölümünde müziğinin bu olmasını tercih ettim.
Medya: maNga - Dursun Zaman
Keyifli okumalar dostlarım...
Zamanda geriye gitmiştim. Bu yetenek çıktığı andan beri, hızla kendini geliştiriyordu. Bu sefer biraz daha iyiydim. Ancak neden burada olduğumu bilmiyordum. Elizya'nın balkonunda gece gece ne olmuştu ki? Hemen bunları sonraya bırakıp görünmez oldum.
Soğukluk bütün vücudumu kapladığında, kendime ve yere, bacaklarıma baktım; görünmüyordum. Balkon kapısı kapalıydı. İçeri girmenin bir yolu olmalıydı. Etrafıma dikkat ettim. İçeri girebileceğim bir yer bulmamıştım. Sonra bir dal kırılma sesi duydum.
Panik olmamalıydım yoksa görünmezliğim giderdi. Sesin geldiği yön, tam balkonun karşısındaydı. Aşağıdan buraya bakan biri vardı. Yüzünü tam göremiyordum. Başında kapüşon vardı. Dizlerine gelen hırkası bütün vücudunu gizliyordu. Neden buraya bakıyordu? Beni fark ediyor muydu bilmiyorum. Nefesimi tuttum.
Buraya bakmayı daha ne kadar sürdürecekti? Elizya'nın sesi çoktan kaybolmuştu. Mutfağa doğru bir ayak sesi duydum. Işık açıldı ve Elizya içeri girdi.
Çok eski bir zaman değildi. En fazla bir yıldı. Hala aynıydı. Kahve ve kızıl saçları biraz daha kısaydı. Tek değişiklik, mutlu olmasıydı. Ondan bu mutluluğu ben mi almıştım, yoksa Lider'den mi kurtarmıştım, onu düşünüyordum. Ölümünü önlemiştim. Peki, hayatını gerçekten kurtarmış mıydım? Masum genç bir kızın hayatını kurtarmak, sadece nefes almasını mı sağlamaktı? Yoksa şu an ölü bir kız mıydı?
Bulaşıkların yanına bir bardak bıraktı ve içeri geri gitti. O gidince tekrar aşağı baktım. Adam hala aşağıdaydı. Neden onu izliyordu? Kimdi bu herif? Lider'e ya da Kanlı Hayat'a benzemiyordu. Oktay'a veya diğer hiçbir tanıdığıma da benzemiyordu. Uzun boylu ve zayıf bir adamdı. Sağına baktığında kapüşonunu yavaşça çıkardı ve boğuk bir sesle, güldü. Kıvırcık saçları vardı. Saçlarından birkaç tutam anlına düşebilirdi.
Aşağı inmem lazımdı. Ancak çok sessiz olmalıydım. İçimde çok kötü bir his vardı. Balkonun sağındaki demirlerin, diğer tarafına geçtim. Kelimeleri duyduğum an küçük bir şaşkınlık yaşadım.
"Lider... Hoş geldin" Lider buraya mı gelmişti? Kimin evi olduğunu biliyor muydu?
Adamın sesi gerçekten boğuk ve sertti. Kötü bir dublaj sesi gibiydi. Çok sigara içmiş birinin sesi ciğerlerinden gelirdi. Bu da onun gibi bir sesti.
Demirlerden aşağı doğru sarktım ve bir alt kattaki pencere pervazına sıçradım. Ses çıkardım mı diye kontrol etmek için biraz durakladım. O sırada onları net bir şekilde duyuyordum. "Neden buraya çağırdın beni?" Aylar sonunda Lider'in o derin sesini duymak çok tuhaftı. Özellikle aramız değişmişken...
"Senin adamlarının dinlemediğini bilemezdim."
"Herkes sen değil."
Aşağı inmek için zemin kattaki evin penceresine doğru kendimi bıraktım. Düşeceğim hissiyle mideme kramp girdi. Hemen tutundum ve 'oh' diye nefes vermemek için kendimi zor tuttum. Üst dudağımı dişledim, ses çıkmaması için.
"Hepsi benim evladım." Ne? Adamın bu sözlerinden sonra kaşlarım çatılmıştı. Yandaki boruyu yavaşça tuttum ve ses çıkmaması için bir elim orada hazır bir şekilde bekledim. Biri derin bir nefes aldı ve sanki bir metale vuruluyormuş gibi "çıt, çıt" diye ses geldi. Lider'di bu; her düşündüğünde başparmağı ile yüzüğüne hafifçe vururdu. "Ne konuşacaksın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırrın Kanatları (Yasaklı Kanat Serisi-2)
FantasyYasaklı Kanat Serisinin 2. Kitabıdır. Elizya artık gücünün farkına varıyor. Kendini keşfetmek hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı. Artık daha büyük savaşlar ve tehlikeler onu bekliyor. O dünyanın en güçlü vampiriyle başa çıkmayı başardı. Ancak g...