Kasvetli loş ışıkların altında porselen kusursuzluğundaki yüzü adeta ışıldıyordu. Eve gitmemek için oyalanan, gündelik hayatın rutin kasvetinden ve ölesiye sıkıcı hayatlarının ağırlığı altında düşmüş omuzları, solgun yüzleriyle o küçücük kafeyi dolduran ruhsuz güruhun arasında Botticelli meleği gibi dikkat çekiyordu.
Benzetmemde gizli ironiye gülümseyip, az sonra onunla konuşacak olmamın bedenimde yarattığı gerginliği gizlemeye çalışarak tam karşısına oturdum. Zümrüt yeşili gözleri ilgisizce etrafta geziniyordu. Bana ne baktı ne de bir merak belirtisi gösterdi. Sanki orada yoktum.
Ben ise zavallı gözlerimi onun yüzünden ayıramıyor, sabırla bana bakmasını bekliyordum.Kıpkırmızı tırnaklarının kan damlaları gibi süslediği uzun ,bakımlı, mermer beyazı parmakları porselen fincanının etrafında tembelce geziniyordu.Yasemin kokusunu alınca çay içmesine şaşırmış gibi fincanına bakmıştım. Dolgun dudaklarının şehvetli kırmızıya boyadığı fincanın kenarındaki dudak izinden gözlerimi alamıyordum
'' Seni neredeyse baştan çıkartabileceğim. Bunca zaman sonra zaaf belirtisi mi göstermeye başlıyorsun?'
Sesi alaycıydı. Neredeyse meydan okuyan yemyeşil bir alev gibi parlayan göz bebeklerindeki tebessümü kadar alaycıydı.
'' Kendini gizlemeye çalışmıyorsun. Bunca zaman sonra pes mi ediyorsun ?''
'' Sıkıntıdan diyelim. ''
Gözgöze gelmiştik.
'' Sıkılamayacak kadar çok eğlenen bir halin var.''
'' Parktaki sendin değil mi ?''
Evet bendim. O da sormuyordu zaten. Önemsiz bir detay gibi söylemişti. Hatta onu izlediğimi biliyordu. O zavallı kızı nasıl etkisi altına alıp, yaşaması için teselli ederken ölümünü hediye ettiğini izlediğimi görmüştü. O kadar zarif ve şefkatli bir sarılışla teselli etmişti ki ölümün nazik nefesinin sevgi dolu bir öpücükle boynundaki o hassas damarı kuruttuğunu anlamayıp, nihai uykusuna dalıvermişti bankta.
Alnına yapışan solgun sarı renk saçları okşayan eli merhamet gösteren bir melek bile sanmış olabilirdi. Üşümesin diye ölümün soğuğuna katılaşmaya başlayan bedeninine geçirdiği ucuz ,incecik paltosunun düğmesini ilikleyen bu soğuk kusursuz parmakları, annesinin şefkatli ellerine mi ait sanmıştı acaba ?
'' Zaten ölmüştü. Neden onca vaktini asla göremeyeceği bir şefkat gösterisine harcadın ki ?''
'' Neden ölüm de hayat kadar saygı görmesin ki ?''
'' O halde bıraksaydın da yaşasaydı.''
'' Zaten öldürecekti kendini. Ona yaptıkları şeylerden sonra acısına son vereceği her yol benimkinden daha meşakkatli ve acı verici olacaktı.''
'' Bu yaptığın şeyi makul mu kılıyor ?''
Beni süzüyordu. Kendimi tedirgin ve çıplak hissederek kıpırdandım.
'' Yaratılış tartışmasına mı gireceğiz ?Neden beni takip ediyorsun?''
Cevap vermeden yanımda getirdiğim defterleri ve kalemi önüne koydum. Önce tepkisiz kaldı. Uzun tırnakları defterin deri kaplı cildinde sevgilisinin tenini okşayan bir aşık heyecanıyla dolandı. Içindeki hakiki ipekten dokunmuş, sarıya çalan, bir tül kadar ince, tüy kadar hafif ve yumuşak dokulu kâğıtta gezindi parmak uçları. Iç geçirmişti.
'' Gadrael'in hoşuna gitmeyecek beni bulman. Bu yaptığından nefret edecek.''
'' Biliyorum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kadim Ittifak #wattys2019
FantasyOnlar tarihin yazılmaya başlamasından çok daha uzun zamandır buradalar.Unutuldular . Affedilmediler.Cezalandırıldılar Hesapl aştılar. Araya karıştılar.Fark edilmeden yaşadılar.Ve en eski düşmanları birer birer onları bulup avlamaya başlayınca oyun...