Düş Kapanı

55 9 273
                                    

Daha fazla bakmaya dayanamayarak havluyu hızlıca sardığı  aynadaki zavallı harabeyi gözlerinden sakladı. Kilo alması gerekirken hızla veriyordu. Az önce kemiklerini tek tek sayabileceğine  yemin edebilirdi. Kendini zorlayarak yediği ne varsa midesine uğradığı  gibi geri kaçıyordu. Sürekli aç olup, tek bir lokmayı içinde tutamamak kadar acı verici bir çelişki olamazdı.

Irmak, uykusuzluktan ve açlıktan bitap düşmüş bedenini banyodan odasına doğru sürüklerken başı feci şekilde döndüğünden düşüp bir yerlerini kırmaktan korkarak kısa molalar halinde beş dakikada kat edeceği mesafeyi yarım  saatte almıştı.

Güçlükle temiz kıyafetlerini giymeye çalışırken acıdan çığlık atmamak için dudaklarını ısırmıştı. Zira vücudu dayak yemiş gibi ağrırken her gün peydah olan yeni morlukların  altındaki bereli teni ve unufak olacak kadar hassas hale  gelmiş eklemleri ile hareket etmek dayanılmaz bir işkenceydi.

Içindeki kıpırdanmayı  hissedince korkuyla buz kesti. Tüm kalbiyle sevdiği  ve umutsuzca kendini sevdiğine inanmak istediği bebek onu korkutuyordu. Kanlı bıçaklı düşmanı  gibi hareketlenerek uyandığını haber verdiği an korku seansının başlat butonuna basıyordu .

Kendisi aç kaldığı için beslenemeyen bebeğin içten içe kendini kemirip doymaya çalıştığına dair şüpheleri bunaltmaya başlamış Irmak hayalinde küçücük tatlı bir melek yüzü verdiği bebeğinin böyle anlarda gazap dolu, tiksindirici bir ifrit olduğuna inanıyordu ve bu onu pişmanlık ve suçluluk duygusuyla yitip bitiriyordu.

Sanki içinde berbat senaryolar ve görüntüler kuran bir kaçık vardı ve o kaçık bir anda bebekten zerre kadar haz etmemeye karar vermişti.

Irmak'ın  midesine saplanan şiddetli sancı  ile büzüşerek kasılan damarlarındaki yakıcı hisle nefesi kesilmiş ve eli karnına gitmişti. Kendi kendine telkinlerde bulunarak  sadist bir kemirgen gibi etini yediğini,  damarlarını parçalayarak kanıyla susuzluğunu giderdiğini hayal ettiği bebeğine korkuyla fısıldamıştı.

" Birazcık bile olsun beni sevsen olmaz mı? Babanı çok seviyorum. O da beni seviyor ufaklık. Bu kadar çok sevgiden sadece güzel ve özel bir bebek çıkar. Aksi mümkün olamaz değil mi ? Kötü ve karanlık değilsin sen bebeğim. Bence sadece çok  açsın."

Kendini zorlayıp, son günlerde bebeğe karşı kendinde musallat olan korkuyu def etmeye çalışıyordu.

" Eğer seni doyurabilirsem bu kadar mutsuz hissetmezsin bence."

Kel alaka bir çözümdü belki ama umutsuz zamanlar umutsuz umutlara gebe kalırdı. Kendini zorlayarak bu kez yediğini bebeği ve Bulut için midesinde tutmaya çalışacaktı. Bulut'un belli etmemeye çalışsa da kendisi için gerçekten çok endişelendiğini  biliyordu.

Istahının açılması için türlü vitamin hapları ve birbirinden lezzetli tarifleri hazırlayan Bulut, salona giderken yarı yolda ağız sulandırıcı bir krep, meyve salatası ve portakal suyu ile donattığı tepsiyle karşılamıştı onu. Yataktan kalkabilmesine hem şaşırmış hem de sevinmiş haline rağmen kızın ölümcül hastalıktan muzdarip solgun ve bitik haline dair saklamaya çalıştığı üzüntü ince bir  pus gibi havaya karışıyordu.

" Ben de tam kahvaltını  getiriyordum. Kalkıp yormasaydın  kendini."

" Yatmaktan çok sıkıldım. Böğürtlen mi o ? "

Kız gözleri parlayarak cam kasedeki sulu meyveyi ağzına atmıştı bile. Çocukluğundan beri bayıldığı meyvenin doygun ve sulu nektarı  çöl  gibi kupkuru kesilen boğazından akarken içini  serinletmiş ve harlanıp duran ateşine bir parça olsun iyi gelmişti.

Kadim Ittifak #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin