Buket Avcı' nın Açısından
Bir şey beni rahatsız ediyordu. Yerine oturmayan bir parçayı zorla sokuşturup ,elde ettiğim resim bütün olarak tamamlanmış görünse de ait olmayan o parça kendini hissettiriyordu.
Kutuyu profesöre teslim ettikten sonra ondan ses seda çıkana dek cinayetlere odaklanmaya karar vermiş, kendimi işime gömmüştüm. Her zaman küçük apartman dairemin sakinliğinde daha rahat düşündüğüm için davaya ait herşeyin kopyasını getirip, duvarda kendimce oluşturduğum şemaya bakarken gözlerim acımaya başlamıştı.
Hiç bir cinayet sebepsiz yere işlenmezdi. Seri halinde işlenen cinayetlerde kurbanlar rastgele seçilmezdi. Mutlaka aralarında bir bağ vardı. On yıl önce davamı kördüğüm haline getiren o bağı bu kez bulacaktım. Neden bu kızları seçiyordu? Kızların arasındaki ortak bağ neydi ? En önemlisi avcı adını verdikleri cani kimdi ? Ya da neydi ?
Korkunç bir migren krizine girmek üzere olduğumu hissederek ilacımı alıp, düşünmeye ara verdim. Hava alırsam belki kendimi daha iyi hissederdim. Mola verip, bir süre sonra odaklanmak gözden kaçırdığım bir şeyleri fark etmemi sağlayabilirdi.
Akşam saatlerinin serinliğine teslim olmuş sokağa çıktığımda rastgele attığımı düşündüğüm adımlar beni kilisenin önüne getirmişti. Içeride beni de davet ettikleri ölüleri anmak ve son dualarla ruhlarını huzura kavuşturmak için yaptıkları ayin devam ediyordu.
Anthony Barnes'ı bu kez kürsüde, rahip kıyafetleri içinde görmek tuhafıma gitmişti. Buraya geldiğinden beri giydiği kıyafetler içinde onu bir rahip gibi düşünürken, şimdi cübbesi içinde, kutsal kitaptan alıntılar yaparak konuşurken rahip gibi görememek herhalde benim beynime özgü bir inkar yöntemiydi.
Kapıdan içeriyi gözetlerken, cemaatin üzerinde dolanan gözleri benimkiyle buluşunca oraya gelmiş olmama şaşırdığını ve memnun olduğunu belli edecek şekilde gülümseyip, başıyla hafiften selam vermişti. Aptal gibi boş boş bakmamak için ben de kafamla selam verdim. Içeri girecek miyim diye görmek için duraksadığını fark edince bahçede olacağımı işaret edip çekilmiştim.
Onun kadar çekici bir rahip bile benim o kapıdan girmemi sağlayamazdı. Bahçede bir müddet gezinip, akşam havasını teneffüs etmiş ve köşedeki banka oturup, rahibin gelmesini beklemeye başlamıştım.
Yaptığım mantıksız ve saçma geliyordu. Anthony Barnes sırf bana emanet kutuyu getirmek için o kadar yol gelmişti. Burada kaldığı müddetçe onu görmemek ve tek başına bırakmak kabalık olurdu. Kendime tekrarladığım sebep dışında rahibi görmek istememin başka bir nedeni olamazdı.
Onu beklerken, ona ne diyeceğimi bilmediğimi fark ettim. Misafirim olarak ona hoş zaman geçirtmek istiyordum ama bir rahiple ne yapılabilirdi bilmiyordum. Aslında herhangi bir insanla birlikte ne yapılabilirdi en ufak bir fikrim yoktu. Kendi ufak dairemde insanlardan olabildiğine uzak sürdüğüm yaşamım benim için güvenli ve tanıdık bir bölgeydi.
" Bir içkiye ihtiyacım var. Ve güzel bir yemeğe. Nerede ikisini birden bulabiliriz Buket ?"
Anthony'nin ani sorusu beni hazırlıksız yakalamıştı. Daldığım düşüncelerimden sıyrılıp, gülümseyerek bana bakan rahibe baktım. Üzerini değiştirmiş, kot pantalonu, gömleği ve deri montu içinde dışarı çıkmaya hazır halde yanımda bitmişti.
" Ah, sanırım iki sokak aşağıda bir restoran olacaktı " deyip, ayağa kalktım.
" Gidelim o halde. O kadar methini duyduğum Türk yemeklerinden yemek için sabırsızlanıyorum."
" Orası daha ziyade balık ve deniz ürünleri servis ediyor." dedim.
" Daha iyi. Balığa bayılırım." deyip, gamsız ve keyifli bir havayla yürümeye koyulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kadim Ittifak #wattys2019
FantasyOnlar tarihin yazılmaya başlamasından çok daha uzun zamandır buradalar.Unutuldular . Affedilmediler.Cezalandırıldılar Hesapl aştılar. Araya karıştılar.Fark edilmeden yaşadılar.Ve en eski düşmanları birer birer onları bulup avlamaya başlayınca oyun...