Fare Kapanındaki Peynir

50 11 78
                                    

St.Michael Manastırı 23 Aralık 23: 59

Başrahibe akşam duasına çekilmeden önce manastırın sessizliğe ve karanlığa gömülmüş avlusuna bakan dış koridorda iki hafta sürecek sessizlik ve oruçla geçirecekleri kefaret ve tövbe dönemi başlamadan önce son kez odalarından çıkıp, topluca dua edecekleri büyük salonda toplanan diğer rahibelere katılmak için adımlarını hızlandırmıştı .

Normalde noel öncesi cemaate kapıları gece bile açık olan manastır son zamanlarda yaşanan kaostan ve tedirgin edici kıyamet alametlerinin peşpeşe kendini göstermesiyle korkuya kapılarak evlerine kapanan kasaba sakinlerinin inzivaya çekilmesinden dolayı dolup taşacağı yerde kerbela çölü kadar ıssız ve unutulmuş bir yer haline gelmişti.

Bundaki en büyük pay son dönemlerde ıbadet yerlerine yapılan kanlı baskınlar ve saldırılardan korkmalarıydı elbette. O kadar sıklaşmış ve o kadar çok yerde olmuştu ki sıranın hangi kutsal mekan olacağını kestiremez olmuşlardı.

Tek emin oldukları birileri bütün kutsal ibadet yerlerini ve
Tanrı'nın hizmetkarları olan kişileri toptan yok etmeye ant içmiş gibi  inanç ve din farkı gözetmeden saldırıyordu.

Olaylar ilk başladığında  Chicago yakınlarındaki bir sinagog, Barselona'nın merkezine yakın bir kilise  Osaka'daki budist bir tapınak ve Fas'taki bir camiye eş zamanlı olarak cemaatin en yoğun katılımı olan saatlerde saldırılmıştı.

Büyük bir infial yaratan ve dünya medyasına bomba gibi düşen haberdeki ortak ve tuhaf detay ise ölenlerin sadece din adamları olması ve cemaatin sıyrık almadan kurtulması olmuştu.Tabi çıkan panik esnasında kaçmak isterken birbirlerinin yaralanmalarına sebep olmaları hesaba katılmazsa ucuz atlatmışlardı zira saldırganlar onlara dokunmamıştı.

Hedef alınan din görevlileri en acımasız yöntemlerle neredeyse bir kadavra gibi parçalarına ayrılırken kurtulan cemaatten aklını kaçırmayan, korkudan dili tutulmayan bir avuç görgü şahidi de net bir eşgal verememişti.

Tek söyledikleri içeri hızla giren yüzlerini göremedikleri saldırganlar kapıları kilitledikten sonra akıl almaz bir hızla kanlı infazı gerçekleştirip, ceset parçalarını konfeti gibi etrafa saçarken mihraba kurbanlarının kanını kullanarak kocaman harflerle NON SERVUM yazmış olmalarıydı.

Üstlerine sağanak gibi yağan kan banyosu içinde neredeyse kör olmuş halde görebildikleri bunu yapan canilerin hızla gözden kayboldukları olmuştu. Kapılara abanıp, kırarak koşan dehşet içindeki kanla yıkanmış ve insan dışı çığlıklar atan olayzedeler dışarıdaki halktan kişiler için de unutulmaz travmatik bir sahne sergilemişlerdi.

Baş rahibe Madeleine avlunun karanlık köşesinden gelen çıtırtıyı duyduğunda bu yüzden kalbi duracak kadar korkmuştu. Bir sene önce neşe ve umutla dolu bir ruh haliyle cemaatle beraber yaptıkları noel ayinini hatırlayarak sevgi dolu, merhametli yüreği sımsıcakken korku ve umutsuzluk dolu son zamanların düşmanca ve saldırgan nefretinin soğukluğunda kalmış gibi buz kesmişti.

" Kim var orada ?" diye titrek bir sesle karanlık avluya doğru seslendi.

Budamayı inziva sonrasına bıraktıkları boyu uzamış fundalıkların yaprakları gizlenen biri ortaya çıkmaya karar vermiş gibi hışırdayınca eli boynundaki kolyenin ucunda sallanan haç'a gitmişti.

" Kimseniz lütfen kendinizi gösterin."

Saçmalıyordu. Korkudan fazla mesaiye geçen hormonları aklî melekelerini obur bir piton yılanı gibi yutmuştu. Sıra manastıra geldiyse ve makus kaderleri olan ölüm uğrayacaksa avluya doğru ilerleyerek ilk kurban olma yolunda emin adımlarla koşuyordu.

Kadim Ittifak #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin