" Gök kızıla boyandı, nehirler kan akarken.Yer sarsıldı, gök yarıldı, bitmeyen bir karanlığa boyandı yıkık şehirler içlerinde öldüklerinden habersiz ruhlar capcanlı etlerinin iştahını şehvet,zina,açgözlülük, tamah ve kıyımla doyururken.Gözleri kör, ruhları aç, zihinleri sağır kesildi Ve onların vicdan kaleleri birer birer hasat edildi onlar sonsuz lütuftan sırtlarını çevirirken."
Yer yer kırılmış kalın mermer merdivenlere geldiklerinde Gadrael içindeki uğursuz hisle duraksadı. Bakışları kilisenin onaltıncı yüzyılda ilk kez geldiğinde beyaz bir inci gibi parıldayan,şimdiyse zamanın izleriyle sararmış, hatta yer yer kararmış duvarlarına sinmiş kötülüğün ardında bıraktığı sinsi kokusunu sezinlemiş gibiydi.
" Geç kaldık. "
Penemue'nun üzgün iç geçirişiyle mırıldandığını duymasa yanında olduğunu neredeyse unutmuştu.
" Yine geç kaldık Gadrael."
Gadrael cevap vermeden merdivenlerden çıkıp, kapıyı itekledi. Penemue onun gibi en kanlı savaşlardan geçmiş, dehşetten soluğunuzu kesebilecek kadar kanlı kıyımların ardında bıraktıklarını görmüş birini duraksatan görüntüyü görmek istediğine emin değildi.
Her gittikleri yerde katledilmek için götürülen kardeşlerini bulamamak, sürekli bir adım geride kalmak zoruna gitmeye başlamıştı. Birer birer kaybettiği kardeşlerinin yasını bile tutamadan diğerinin gizlendiği yere gitmeleri ve götürülmüş olduğunu görmeleri yeterince kötü değilmiş gibi, kardeşleriyle bağlantısı olan ve bir şekilde sadakatlerini, hizmetlerini ve sessizliklerini adamış kişilerin canice katledilmeleri katlanılmaz hale gelmişti.
Penemue içerisinin darmadağın edilmiş halini, tam karşıdaki duvara ters şekilde çakılan kalın haçların üzerine başaşağı sarkacak şekilde çivilenmiş rahip ve rahibelerin ,işkence edilmiş bedenlerini gördüğü anda sendelemişti.
Ölmeden büyük acılar çektikleri belli oluyordu.Konuşturulmak için üstlerinde uygulanmış işkencenin ruhlarını ne kadar öldürdüğünü düşünmeden edemedi.
Sökülen tırnakları, dağlanmış gözlerinden geriye kalan kömürleşmiş göz çukurları, şerit şerit yüzülmüş derileri ve kasık aralarından çenelerine dek ters bir haç şeklinde yarılmış bedenlerinden sarkan iç organları alay eder gibi halen sallanıyorlardı.
Penemue hastalandığını hissederek başını çevirdi. Gadrael cesetlerin yakınına gidip, yüzülmüş kafa derilerinin hemen altında alınlarına kazınmış şekle baktı. Kızgınlığı ele geçirmişti onu tekrardan.
Duvarlardaki rahip ve rahibelerin bedenlerinden boşaltılan kanla yazılanları okudu bir çırpıda.
" Neden bunu yazmışlar ki ? Kimse okuyup anlayamaz ki burda yazanları.Enokyan dilinde bunlar." dedi zayıf bir sesle Penemue.
Gadrael öfkeyle adeta tıslamıştı.
" Çünkü sevgili kardeşimiz o mesajları bize bıraktı. Diğerleri için şu yeter"
Penemue yazıların altındaki üç tane 6 rakamını görünce iç geçirdi.
" Kilisenin duvarına şeytanın rakamını bırakması..."
Gadrael onun yerine tamamladı.
" Çocukça. Saygısız, gösterişci, alaycı ve kibirli. Aklınca bizle dalga geçip, insanlara korku salıyor."
Penemue Gadrael' in peşinden dışarı çıkmıştı.
" Kardeşlerimizi birer birer onlara teslim ediyor. Bizi ve çocuklarınızı ortadan kaldırmaya yemin etmiş Yared'in oğullarına veriyor. Bu dalga geçmekten çok öte birşey Gadrael."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kadim Ittifak #wattys2019
FantasyOnlar tarihin yazılmaya başlamasından çok daha uzun zamandır buradalar.Unutuldular . Affedilmediler.Cezalandırıldılar Hesapl aştılar. Araya karıştılar.Fark edilmeden yaşadılar.Ve en eski düşmanları birer birer onları bulup avlamaya başlayınca oyun...