"Az önce, siz şarkı dinlerken bir e posta düştü ekranıma. "Yağmur bugün neden bu kadar neşelisin?" demiş bir dinleyicimiz. Bilmiyorum, öyle mi geliyor sesim? Daha enerjik olduğum doğrudur. Dün gece radyodan çıkmadan önce harika bir sürprizle karşılaştım. Saat sabah beşi gösterirken yatağıma yattığımda elimde kocaman bir pasta vardı. Belki de neşem buradan geliyordur.
Yine de sesimden genellikle hüzün aktığını söylerler bana. Aslına bakarsanız okuduğum öykülerle uyumlu tutmaya çalıştığım bir sesim var. Aslında çalışıyor da sayılmam; bir süre sonra okuduklarımın içine giriyorum ve yazanın ruh haline bürünüyorum demek daha doğru olur. Ama bugün bir farklılık yapacağım. Ben sizlerle paylaşacağım öyküleri haftalık bir programla belirliyorum. Nadiren birkaç gün öncesinden belirlediklerim de olmuyor değil... Ama bugün öyle olmayacak.
Aslında bir parça utanıyorum bunu söylerken ama bu sabah hayatımda çok nadir gerçekleşen bir şey oldu ve ben elime bir kalem aldım. Gerçekten lise hayatımdan sonra yazmayı hiç denememiştim. Okumayı çok severim; ne olduğunun da bir önemi yoktur ama bugün oturup pasta yerken bir şeyler karaladım.
Bütün yazar arkadaşlarımdan özür dilerim. Benim yazdığım sizinkiler gibi olamaz elbette ama bu gecelik affınıza sığınırım. Nessi Gomes'in All Related müziği eşliğinde Anlatması Zor Bir Öykü'yü, Yağmur'un Sesi'nden dinleyeceksiniz. Şarkının sözlerini de okumanız naçizane tavsiyem olsun."
*
Sen hiç çiçek getiren baharı Toroslarda karşıladın mı? Hiç meltemi kucaklayıp Adana'dan Antalya'ya savruldun mu? Hiç çektin mi limon ağaçlarının kokusunu ciğerlerine? Bir arabadan elini çıkarıp parmaklarının arasından akıp giden yolu selamladın mı?
Hayır deme bana; öyleyse dünyanın neresinde olursan ol, eksik kalmışsın ve ben seni tamamlamak isterim. O zaman gel beraber gidelim desem sana. Anavarza'ya çıksak önce? Yolu pek fenadır, korkar mısın o sarp kayaları aşarken? Ama kaleye ulaştık mı bir imparatorluk karşılayacaktır bizi. Yol yorgunluğunu Çukurova'yı seyrederken atarız üzerimizden. Sana güvenle yaslanacağın bir omuz veririm. Sen gözlerini kaparsın bense sana bir hikâye anlatırım. Dinler misin beni?
Belki susar, yalnızca başını sallarsın. Belki onu bile yapmadan beklersin anlatacaklarımı. Dudakların bir şeftali renginde parlar. Benim aklım karışır ve yüzümü senden çekip Çukurova'ya dönerim. Sana bakmadan tutarım bir öykünün ucundan. "Adana'nın güneşle kavrulmuş kuru topraklarında gözlerimi açtım." derim. Sana bakar gözlerim. Hoşnutsan devam ederim.
"Küçüktüm, körpeydim, rüzgârla dans eden yapraklarım yoktu ve ben esen yelden sakınmak için boynunu büken bir çocuktum. Beni tanımadığım bir el, toprağımdan çıkardı. Şefkatliydi o eller. Köklerim zarar görsün istemez gibiydi. Beni sevecek sandım. Ama beni sattılar. Başka bir toprağa köklerimi yerleştirdiklerinde henüz bir yaşımda bile değildim. Köklerim çok derinlere uzansın; cılız bedenim dimdik dursun diye bir herek diktiler yanıma. Can suyumu o topraktan içtim. Sorarsan, ben bir badem ağacıyım."
Bir daha bakarım yüzüne. Huzurluysan benden mutlusu olmaz. Elim cebime uzanır. İki badem tanesi çıkarır, uzatırım dudaklarının arasına. Işıldar mı yüzün? "Devam et" der misin bana? "Sevdin mi?" desem; "Anlat yeter ki" der misin? Başını omzuma yaslarsın yeniden. Belki elin, elime uzanır. Ya da dur. Daha bu kadarına hazır değilim, elimi tutarsan, dilim kurur, konuşamam. İyisi mi sen omuzumda kal; ben anlatmaya devam edeyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuk Ruhum
General FictionYoksa siz çocukken yaşadığınız şeylerin öylece geçip gittiğini mi sanıyorsunuz?