Saat dörtte işten Irmak'la beraber çıkan Rüya, Irmak'ın kendisine verdiği ve içinde ne olduğunu bildiği küçük paketi doğrudan çantasına atmıştı. Eve gelip bir şeyler atıştırdıktan sonra duşa girmiş, şimdi sarındığı havlusuyla yatağında otururken o küçük paketi almıştı eline.Senelerdir, nereden geldiğini bilmedikleri bir inançla ama her yıl tekrar ederek yılbaşında birbirlerine kırmızı iç çamaşırı alma huyları vardı. Hatta ikisinin de basit, ucuz birer penyeden ibaret ama muhakkak kırmızı olan çamaşırlar koleksiyonu vardı bu sayede. Kiminin üzerinde bir fil resmi, kimininkinde Noel Baba, kimininkinde ise saçma sapan şarkı sözleri... "Bu sene farklılık yaptım." demişti Irmak kendi paketini Rüya'ya uzatırken. Rüya utanmıştı da, bu sebepten hala açamamıştı küçük paketi. Islak bedeni soğuğa katlanamayacak bir hal aldığında eski bir alışkanlıktan ötürü elini kalorifere uzattı. Sonra doğalgaz faturası az gelsin diye, artık kalorifer çalıştırmadıklarını anımsayıp elini çekti ve ayaklanıp saçının suyunu aldı bir kez daha. Aynaya baktı öylece... Arda'da kalacaktı bu gece. İlk kez bir yılbaşında evinde ya da Roman'da değil de başka bir yerde olacaktı. Derin bir nefes aldı. Özenecekti üstüne başına ama ilk kez özenmek kavramının içine "saçını düzleştimeyi" dâhil etmeyecekti. Onun yerine saç kremine uzandı gözleri. Buklelerini daha belirgin hale getirmesi lazımdı. Güldü kendi kendisine... Üşür gibi ürperdi teni. Yanağını omzuyla siler gibi oldu gülerken. Yeniden uzandı Irmak'ın hediye ettiği pakete. İçinden kırmızı bir çamaşır çıkacağını biliyordu da, çıkan çamaşırın önü vardıysa arkası; arkası vardıysa önü yoktu. Güldü. Hayatında hiç böyle bir şey giymemişti. Giyebileceğini de sanmıyordu. Fotoğrafını çekti küçük dantel parçasının ve Irmak'a mesaj attı.
"Makmak bunun diğer yarısı nerde? Ben sana hiç yarım çamaşır hediye ettim mi?" Gülen emojilerle süsledi yazdığını.
Sonra bir şarkı açtı telefonundan. Arda'nın verdiği küçük hoparlöre aktardı sesi. Mesajı Irmak yerine "1-A" grubuna attığını fark etmeden telefonu elinden bırakıp dolabın karşısına geçti ve çalan şarkı eşliğinde akşam için ne giyebileceğini düşünmeye başladı.
Henüz geceyi evde mi dışarıda mı geçireceklerini bilmiyorlardı. Aslında Arda, Rüya'nın kendisinde kalması şartıyla dışarı çıkma taraftarıydı. Hatta, galiba, kendisi dışında herkes dışarı çıkmak istiyordu. Bu da demekti ki onlara uyum sağlayacak olan kendisiydi. Kımıl zararlısı kardeşle de gecenin ilerleyen saatlerinde tanışacaktı Rüya. Ne giysindi, ne giysindi... Kazaklardan uzak durmaya çalıştı, terlerdi muhakkak. Ama hava da soğuktu. Kışlık elbise diye, her yerde giydiği için nefret etmesine ramak kalan siyah elbisesine uzandı eli. En azından Arda bunu üzerinde görmemişti daha önce. Sonra çekmeceye yönelip üzerinde hiç delik ya da kaçık olmayan siyah bir çorap aramaya başladı. Bu iş umduğundan uzun sürdü. Tam buldum derken tırnağının takıldığı bir çorabın sökülüşünü izledi ve "Anasının amı ya!" diye bağırdı oturduğu yerde. Telefonuna mesajlar yağmaya başladı. Titreme hızını düşünürse, Irmak bu kadar seri olamazdı. Herhalde grupta bir şeyler konuşuluyor dedi kendi kendisine ve çorap arama işine odaklandı. Nihayet aradığını bulduğunda, oturduğu halının üzerinden kalktı. Daha fazla üşümemek için saçını havluya sarıp akşam için alelade bir külot aldı çekmeceden. Ama sonra geleneği bozmamak adına kırmızı bir külotla değiştirdi bunu. Sonra çorabını giymek için yatağına oturdu ve ardı arkası kesilmeyen mesajlarla konuşur gibi "Düştü gene çeneniz." dedi telefona bakarak. Çorabı yırtmadan giymeyi başardığında telefonunu aldı eline.
Açılan ekrana bir anlam veremedi önce.
"Ve grubu derin bir sessizlik sarar..."
"Benden başka gören yok mu ya? Screenshot aldım, birkaç sene dalga geçeceğim bununla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuk Ruhum
General FictionYoksa siz çocukken yaşadığınız şeylerin öylece geçip gittiğini mi sanıyorsunuz?