22: Veda Eden Şarkılar

19.5K 975 1K
                                    


"En son ne zaman yağmurda ıslandın?"

Bostancı Gösteri Merkezinden çıktıklarında gece yarısına yarım saat vardı, önlerinde ise merdivenler. Birer birer inmeye başladılar basamakları. Su ayağındaki topuklu ayakkabılarla yürümekte zorlanmazken Yağmur, kızın elini kendisine uzatmasını çaresizce umut etti. Son basamağa yaklaşırlarken şiddetle yağan yağmur kızın gözünü korkuttu. Oysa hemen şurada bekleyen bir sürü taksi vardı. İsterlerse pek de ıslanmadan ulaşırlardı bir araca. Ama Yağmur'un arzu ettiği bu değildi. Çıplak bir gece istiyordu adam. Hani Antalya'da geçirdikleri gece gibi... Portakal çaldıkları, buz gibi sulara ayaklarını soktukları gece gibi, bir yenisi daha.

"En son ne zaman yağmurda ıslandın?"

Kız, konser boyu yanı başında oturan adamla pek çok kez göz göze gelmişti. Her bakışmalarına bir parça gülümseme çokça da elektrik dalgası eşlik etmiş, Su elini kucağından hiç ayıramamıştı. Oysa adamın bir yolla eline uzanmak için çabaladığının, daima kendi koltuğuna yanaşarak konseri dinlediğinin farkındaydı. Karşılık vermek de istiyordu adama. Kendisini tutuyorsa, gerilerde bir yerlerde sesini duyurmak için çabalayan gururu içindi bu. Yağmur'un daveti, evet, onu fazlasıyla mutlu etmişti ama radyonun başında geçirdiği umutsuz geceleri bir kalemde alıp götürmüş değildi. Konser bitmiş, Su dikkatini Yağmur'a değil de sahneye verebildiği için kendisini tebrik etmiş ve bu gök gürültülü günün sağanağına atılmadan önce adamın sorusuyla durdurmuştu ayaklarını.

Henüz ıslanmış değillerse de, birkaç adım sonra ıslanacakları muhakkaktı. Gökten hızla düşen iri damlalara baktı kız. Sonra bir daha adama döndü. Bu kadar yakışıklı olduğu için mi direnemiyordu ona, yoksa çok âşık olduğu için mi böyle yakışıklı buluyordu onu? Başka birinin gözünden nasıl görünüyordu acaba Yağmur.

Üç basamak vardı yağmura ve Su, cevap bekleyen adama bir kez daha bakıp güldü. Aşağında dünyanın en rahat ayakkabısı varmış gibi hızla koşarak indi son basamakları. Gözlerini açamadı yağmurun altında, yüzü buruştu ve saniyeler içinde sıcak suya batırılmış bir poşet çaya benzedi. Ama gülüyordu yüzü. "E hadi!" dedi Yağmur'a. Adam kız kadar hızlı olmasa da yağmura bıraktı kendisini. Islaklık, rahatsız edici ve hava, hasta etmek için avını bekliyor gibiydi.

Kızın yüzündeki makyaj öbek öbek yüzüne dağılırken birbirlerine baktılar. Yağmur kıza güldü. Sonra bütün gece yapmak istediklerinden birine bahane bulabilmiş olmanın mutluluğuyla ellerini Su'nun yanaklarına götürdü. Avuçlarının arasında ufaldı o yüz. Başparmakları ile birbirine giren boyaları silmeye çalıştı.

"Duracak mıyız böyle?"

Kızın sorusuna cevap vermek yerine güldü Yağmur. Aynı yağmurun kendisini ne hale getirdiğini düşünmezken Su'nun bir eli alnına uzandı. "Saçların hep kıvırcık kalmalı. Yakışıklılığın sırrı bu olabilir."

Alnına yapışmaya başlamıştı adamın saçları. Yağmur, kızın bu itirafıyla geri atmaya çalıştı onları. Sonra alnında oynaşan ele dokundu. Parmaklarını kızın parmakları arasına geçirdi.

"Bütün gece şunu yapmak için taklalar attım. Çok da zor değilmiş."

Değildi elbette. Çünkü karşısında adama karşı koymak bir yana gittikçe eriyen bir kız vardı. Daha fazla kendisine karşı koyamamış, direnememişti işte.

"Şimdi eve dönebiliriz işte."

Su adamın gözlerinin içine baktı. "Ben Kartal'a vapurla dönmeyi düşünmüştüm."

Çocuk RuhumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin