36: Pembe Boyalı Apartman

27.4K 952 1.1K
                                    







"Ben çıkıyorum!"

Böyle bağırarak koridora koştu Ayşe. Hüseyin aşağıdaydı, şimdi o arabayı park ederken aşağı koşacak, beraber Şirin Fırın'da kahvaltı edecekler ve Cihangir'in yolunu tutacaklardı. Üç ev belirlemişti kafasında. İkisi sadece yedek seçeneklerdi. Biri vardı ki, işte ona vurulmuştu ve beş bin lira olan kira bedelini indirmek için canhıraş bir savaş vermek üzere kendini programlamıştı. Dün değil, önceki gece babasıyla konuşmuştu ve babası henüz bu fikri annesine bahşedememişti. Ev bulsa bile, böyle teknik bir detay sıkıntısı vardı ama... Ama bunu düşünmek istemiyordu. Daire kapısını açtığında kimsenin sesini duymamasının tedirginliğiyle bir daha sesledi. "Ben çıkıyorum. Anne, baba!"

Saat henüz sekiz buçuktu ama ne annesi ne de babası bu saate kadar uyumazdı. Kapıyı açtığı halde, yatak odasına doğru birkaç adım attı. İçeriden gelen dalgalı sesleri duymaya çalıştı. Sonra yakaladığı iki kelimeyle irkildi. "Ev" ve "Devrim" İçgüdüsel bir ses "Ayşe kaç!" dedi ona. Bu sesi ikiletmeden kapıya, parmak uçlarında koşarken yatak odasının kapısı açıldı. "Sıçtın!" dedi aynı ses.

"Ayşe bir dakika." Bu annesinin sesiydi. "Sıçtın, sıçtın, sıçtın işte!"

"Nereye gidiyorsun sabah sabah?" Ardına döndü kız. Sevimli bir gülüş kondurdu yüzüne. "Günaydın annelerin en mis kokulusu. Çok mu uyudun sen bu sabah? Gözlerinin altı şişmiş sanki? Bak banyoda bir krem var, yeni aldım müthiş bir detoks etkisi yaratıyor,  ondan sür. Yoksa babam uyanmadı mı daha? O zaman hiç ses yapmayayım ben. Şey, aşağıda. Hüseyin aşağıda bekliyor zaten..."

Gözlerini irice açtı Miray. "Çok konuşarak mı savacaksın beni başından?" dedi ve Ayşe'nin çantasının sapını parmaklarıyla eğip büktüğünü fark etti.

"Nereye gidiyorsun sabah sabah?" dedi tekrar. "Sabah sabah ne yapıyor Hüseyin aşağıda?"

"Şey..." dedi Ayşe. "Ş" harfi gereğinden vurgulu olmuştu. Gözleri annesinin çıktığı yatak odasının kapısındaydı. Babası gelmeli ve kendisini kurtarmalıydı. "Ney?" dedi kadın.

"Şey bakacaktık biz Hüseyin'le. Kahvaltı edeceğiz önce."

"Sonra?" dedi kadın. Pamuklu sabahlığının kuşağını bağlıyordu bir yandan. Sonra kollarını göğsünde bağladı. Bir kaşı inatla havalandığı yerden aşağı inmiyordu.

"Sonra... Biraz dolaşırız, demiştik. Belki üst baş, falan filan..." Kapıda görünen babasıyla rahatlar gibi oldu kız. Bakışlarıyla sormaya çalıştı adama. Adam kapı pervazına yaslandı bir yanıyla. Yüzünde "Üzgünüm" der gibi bir ifade vardı. Ayşe biraz daha panikledi. Babası olmadan tutunacak bir dalı yoktu. Girdiği suda babası olmadan yüzmesine imkân da yoktu.

"Babana bakıp durma. Karşında bir de annen var Ayşe. Nereye gidiyorsun, diyorum sana. De hadi, ayrı eve çıkmaya karar verdim, babama da söyledim, ev bakacağım, annem de babamdan öğrensin otursun kıçının üstüne kalsın orada de."

Kaygılı gözlerle kadına baktı Ayşe. Ama gözlerini uzun süre onun üzerinde tutmasına da imkân yoktu zira korku ağır basıyor, o zaman da babasına kaçıyordu gözleri. Elinde değildi ki, bu kendisini bildi bileli böyle olmuştu. On yaşındayken de annesinden korkar, babasına kaçardı.

"Geç salona bir de benimle konuşma zahmetine gir. Yoksa ayrı bir eve çıkman için benim ölmemi beklemen gerekecek."

"Allah korusun," dedi içinden. Salonun kapısıyla babası arasında gelip gitti kızın gözleri. Boran tam ağzını açacakken sağ elinin işaret parmağını kaldırarak adama döndü kadın. "Sen ya mutfağa gidiyorsun, ya atölyeye iniyorsun ama Ayşe ile benim arama tek bir kelime bile sokmuyorsun Boran, tamam mı?"

Çocuk RuhumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin