10: Devrilmiş Kum Saati

18.5K 975 1.5K
                                    




"Merhaba Umut" Bilgisayar ekranına bir süre bakan Yağmur, bu iki kelimeden sonra kıza ne yazacağını bilemeyip bir süre düşündü. Düşünürken Umut'tan kendisine gelen iki elektronik postayı ve bir de pastaya iliştirilmiş küçük notu eline alıp tekrar tekrar okudu. Özellikle kızdan gelen ilk mesajda gözleri bazı kelimeleri daha evvelkinden daha da dikkatle seçti. Sahnede olmaktan bahsediyordu Umut. "Sahnede değilsem" diyordu. Bir de keman çaldığını yazmıştı. "Ülkelerarası birkaç saatlik zaman dilimi" diyordu... Bir de... Bir de Arianna Savall'dan bahsediyordu... Bunlar dikkatini çektikçe Su geliyordu aklına. Su'yu hatırladıkça fark etmediği bir gülümseme dudaklarına yanaşıyor ama sonra "tatlı bir tesadüf" diyordu kendisine. Kaldı ki "Umut" ismine bir cinsiyet veren de bizzat kendisiydi. Umut belki de bir erkekti. Ama şimdi yazmak istedikleriyle Umut'un kız ya da erkek olması neden önemliydi ki? Ya da onunla sohbet ettiği gece neden Umut'u bir dişi gibi hayal etmiş, neden ona bir cinsiyet vermişti? Aslında yazmak istemesi de doğru değildi. Dinleyicilerinden birine mesaj atmak onun prensiplerine aykırıydı. Yayın hayatının ilk zamanlarında yapmıştı bunu ve sonra farklı anlaşılmalar, çeşitli internet ortamlarına yayılan fısıltılar oluyordu ve bu ciddi bir kusurdu işi için. Yazmamalıydı ama öte yandan son söyleşiyle beraber içten içe Umut ile sohbet etmekten sıkılmıştı. Hayali bir ses değil de Umut konuşsun istiyordu. Oysa kaç zamandır sesi çıkmıyordu Umut'un. O halde dinlemeyi bırakmış da olabilirdi. Neden yazmak istiyordu ki?

Düşündükçe, kafasında bir şeyler kurdukça yazması güçleşiyordu işte...

Sonra cesaretini topladı adam. Resmi, kısa ve öz yazacaktı. Başka hiçbir anlamı olmayan kelime ve cümleleri seçecekti bunun için.

"Merhaba Umut,

Başka şartlarda olsa, dinleyicilerime bizzat geri dönüş yapan biri değilim. Ama son mesajına cevap vermemek kabalık olur diye düşündüm. Aslında cevabını yayın içinde vermiştim ama dinleme şansın oldu mu ya da hala programı dinliyor musun emin olamadım. Yayın tekrarlarına Aralık ayı itibariyle internet sitesinden ulaşabilirsin. Ben elimden geldiğince geçmiş tarihli programların da yüklenmesi için çabalayacağım. Yine de istediğin tarihlere ulaşamazsan, bana yazarsın; yardımcı olmaya çalışırım.

Bir süredir senden mesaj alamayınca, merak da etmedim değil. Umarım iyisindir.

Geçen gün, son söyleşi sonrası, girdiğim bir ortamda, biraz baleden, biraz müzikten ve kemandan bahsedildi. Bu konuşmalar sırasında, senin bana çok ince düşünülmüş hediyen olan limonlu bademli pastadan yiyordum ve Arianna Savall'ın da adının sohbete dâhil olmasıyla aklıma sen geldin. Dünyanın neresinde, ne işle meşgulsün bilemiyorum ama umarım mutlusundur.

Yayın içinde bahsettiklerim bir yana; paylaşmış olduğun şiir ve anıların; bir de göndermiş olduğun o lezzetli pasta için çok teşekkür ederim.

Sevgiyle, Yağmur."

Yazdıklarını birkaç kez okumaya kalkarsa, mesajı sileceğini bilerek ve bundan ürkerek "gönder" tuşuna bastı adam. Düşünürse, pişman olurdu. Bu yüzden düşünmeden kalktı bilgisayarın başından. Bir gece daha biterken, birkaç saat sonra doğacak güneşi anımsayıp yatağına uzandı. Yanı başında duran, eski bir televizyondan bozma komodinin üzerinde gördüğü biletle güldü yüzü. Doğacak gün bale seyrederek geçireceği bir gece ile taçlanacaktı.


*


Sindiği duvar dibinde, yere oturup bir ileri bir geri sallanan kız; soğuk ellerini çıplak kollarında gezdirerek ısınmaya çalışıyordu. Tıpkı bir derviş gibi, zihnindeki tek bir isme odaklanmış titrerken kaç dakikadır orada oturduğunun bilincinde değildi. Bir elinde telefonu vardı ve durmadan çalıyordu. Göz ucuyla bakıyordu telefona. "Kenan" adını görünce telefonu meşgule atıyor ve "Roman" adını görme umuduyla telefonunu kapatamıyordu. Ne kadar olmuştu Roman'ı arayalı? Olmuştu bir hayli, gelmek üzereydi mutlaka. Onu beklerken oturduğu yerde sallanmak daha güzeldi. Bir de burnu akmaya başlamıştı işte, üşüyordu, korkuyordu. Saçmalıyordu aynı zamanda. Kalkıp bir taksiye binmek varken onu çağırmak da nereden çıkmıştı? Ama yürümek, bir taksi bulmak ve hatta taksicinin sesini duymak da istemiyordu, gelseydi ya artık Roman.

Çocuk RuhumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin