12: Taşınan Kalpler

23K 1K 1.5K
                                    



Salı, İstanbul

Yattığı yerde üşüyerek üstüne yorganı çekmeye çabalayan Arda, yine de ısınamayınca gözlerini açtı. Önce bir niçin, nerede olduğunu sorgularken İstanbul'a dönmüş olduğunu ve evde yalnız olduğunu hatırlayarak sıkıldı. Sonra eli saati görebilmek için telefonuna uzandı. Saatin dokuzu geçtiğini görünce nedense panikledi. Oysa işe gitmeyecekti. Ama evet, Rüya ile buluşmak için geç kaldığını zannedip bu sebeple panikledi. Sonra dün gece yarısından sonra eve ulaşan kızı aradığı ve açılan telefonla nasıl mutlu olduğunu hatırladı.

"Ömrümde bir telefonun açılmasına hiç bu kadar sevinmemiştim."

Telefonu açmıştı açmasına ama içinde tarif edemediği bir şey vardı kızın. İşte bu dilini bağlıyor, yalnızca bir boşluğu seyrederek birkaç saat önce yaşadığı ve aslında kısacık olan bir anı saatlerdir tekrar yaşamasına ya da yaşamak istemesine sebep oluyordu. Oysa kızgınlıkları, kırgınlıkları vardı. Sahi neredeydi onlar? Bir de Arda'nın ağzından dökülenler vardı ki galiba o sözler diğerlerini örtmüştü. Ya da aklı bazı şeyleri unutmaya başlamıştı. Bilmiyordu, aklı, içi karmakarışıktı.

"Telefonu açtın ama konuşmayacak mısın?"

"Yok, yorgunum sadece." demişti kız. Aslında ne diyeceğini bilememektendi bu suskunluğu da.

"Şehir dışında çalışmak yorucu oluyordur haklısın."

İster istemez gülmüştü Rüya.

"O zaman ben seni daha fazla yormayayım. Hemen uyu ve sabah da karşında beni gör. Kaçta geleyim, nereden alayım seni?"

Sesi nasıl hevesli, nasıl heyecanlıydı adamın. Oysa Rüya eve henüz girmiş; üstünü değiştirip mutfak masasına çökmüştü bile. Sabah olduğunda da, yine bu masaya çökmesi gerekecekti. Yetişmiyordu siparişler; annesi doğru düzgün uyumadan çalışıyordu da yine yetişmiyordu. O böyle helak olurken çıkıp Arda ile gönlünü eğlendiremezdi. Zaten öğle vakti çıkacaktı işe yetişmek için.

"Arda, ben sabah müsait değilim."

İşte bu cümleyle bütün mutluluğu donmuştu Arda'nın. Onun yerini panik ve korku almıştı. "Rüya bana izin vermeyecek misin? Benim sana kendimi anlatmam lazım. Ben bilseydim beklerdim seni orada, seni dinlemez dönmezdim."

Daha da bir şeyler diyecekti adam ama Rüya engel olmuştu ona.

"Hayır, hayır. Tamam, konuşuruz ama gerçekten sabah evden çıkamam Arda. Anneme yardım etmem lazım, vaktim yok."

Bu bir reddediş değildi. O zaman sakinleşmişti adam. "İş yerine geleyim yarın."

"İşte konuşulacak şeyler değil bunlar. Benim öyle bir molam da yok zaten."

"Tamam, iş çıkışına geleceğim o zaman, ben götürürüm seni eve." Buna bir şey demedi kız. Çünkü görüşebilecekleri başka bir zaman dilimi yoktu.

"Tamam." dediğinde yeniden yüzünde güller açtı adamın. "Öpüyorum." dedi telefonu kapatırken. Rüya o an kızarırken Arda onu görmeden güldü. Rüya telefonu kapatıp öylece sırıtarak baktı ekrana. Sonra mutfağa geri döndü.

Adam onun ardından sırf zaman geçsin diye erken yatmak istedi. Arabayı yarın kızla buluştuktan sonra Hüseyin'e iade edecekti ama bu durumda bir gün daha rica edecekti Hüseyin'den. Babası "Ben ne zaman istersem o zaman göndereceğim motorunu." demişti ve Arda gerçekten ciddi bir soğuk algınlığının teğet geçtiği günleri yaşıyordu. Sabah kızla görüşmek planı da iptal olduğuna göre hızlıca ev bulması gerekiyordu kendisine. Bunun için Hüseyin'in daha doğrusu Baha'nın da yardımına ihtiyacı vardı. Yarın onlarla buluşmak için anlaşırken yatağına döndü. Çok denediyse de kızın dudaklarından başka bir şey düşünemeyip yattığı yerde kıvranır gibi oldu. Düşündüğünden de yumuşaktı o kalın dudak. Onu ağzının içinde hayal ettikçe delirecek gibi oluyordu ve sonra korkuyordu. Rüya reddeder miydi kendisini? Reddetmezdi değil mi? Onunla dolu günler, geceler hayal ederken soyunmuştu adam. Şimdi yattığı yerde bunca üşümesi de böyle yarı çıplak hayallerle uyumasındandı.

Çocuk RuhumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin