40: Yaşadığım Öykü

11.3K 863 219
                                    







Albert Camus'nün en çok bilinen makalesi Sisifos Söyleni şu önermeyle başlar: "Gerçek anlamda ciddi olan bir tek felsefi problem vardır, o da intihar." Bu, Kafka'nın kasvetli aforizmasını akla getirir: "Anlamaya başlamanın ilk işareti ölme arzusudur."

  Edebiyatın Kısa Tarihi, John Sutherland

*

















"Değişmiştir çoktan," dedi içinden. "Hafta değil, ay değil, yıl oldu. Yıl da bitti, her gün bindiğim otobüsün numarası bile değişti, neler neler değişmedi ki... Bu da değişmiştir."

"Denesene."

"Değişmese bile oraya giremem. Bu doğru değil."

"Sanki her şeyi doğru yapan bir adamsın da... Senin doğru bir yanın kalmadı. Adamlığın bile şüpheli."

"İstediğin kadar konuş. Sözlerine önem vermiyorum artık."

"Sözlerime önem vermiyormuş... Biri aldığın kararı duysa sıfatına tükürür. Başına ne geliyorsa beni dinlemediğinden geliyor. Beni dinlesen bugün her şey çok başka olurdu. Senin yüzünden benim de başım yanacak. İkimizi birden cehenneme postalayacaksın."

Baha, merdiven korkuluğuna tutundu. Sağ ayağı temiz bir mermer basamaktan yükselirken, her an geri düşecekmiş gibi titriyordu ve ayağı havalandıkça eli, tırabzana daha sıkı tutunuyordu. Bu, aklıyla bağları kopmaya başlayan bir bedenin yaşadığı hezeyandı. Asıl sorun, asıl hastalık ya da asıl bağlantı problemi bedeninde miydi yoksa aklının içinde mi, bunu bilmiyordu. Zira sözlerine önem vermediği bir insana, hâlâ bir şeyler sorabilmesi, normal olmasa gerekti.

"Ya evdeyse?"

"Rüya, gece içmişler demedi mi? Karşıdaymış işte. Yoktur evde. Yıllayacak halin yok ya içerde. Ne boku merak ediyorsan, bakar çıkarsın. Hem kapıdan girebileceğin ne malum? Anahtar değişmiş de olabilir. Hadi dene."

Havalanan ayak, siyah ağlarla örülü gibi görünen beyaz mermere basıp, merdivenleri tüketti. Arka cebinden bir anahtar çıkardı Baha. Roman'ın verdiği küçük bir matruşkanın ucunda sallanan beş kilide baktı. Amcasının evinin anahtarı, şu dış kapının anahtarı, Rize'deki evin anahtarı, Roman'ın evinin anahtarı ve... Sonuncuyu avucuna alıp tam da kapının önünde durdu. Bir ses duymayı bekler gibi başını, aklının içine uzatıp etrafı gözledi. Doğru ya da yanlış hiçbir ses duyamayınca, anahtarı yuvasına kavuşturdu, sağa doğru çevirdi kilidi. "Klik," bir tur daha, "klik." Çıkarken kilitlemişti demek kapıyı. Ah Hüseyin... Oysa hep unuturdu bunu, demek, dedi içinden. "Değişmiş. Değişmiş ama kilidi değiştirmemiş."

Acaba bir insan ömrünce ne kadar yol tüketirdi? Kaç adım ederdi yolculuğu? Kaç zaman sürerdi bu yol? Ömrünün en mukaddes adımını atar gibi sağlam bastı yere. Kutsal bir yere girmiş gibi güldü yüzü. Yere yüzünü sürüse, başka bir göz delirdiğini sanırdı ama aslında bunun delirmekle hiçbir ilgisi yoktu. Özleyenler, çok özleyenler, sevdiklerine sarılmak, onları öpmek isterdi. Eğilip yere baktı, öpesi geldi.

Bir alışkanlıkla ayakkabılarını çıkaracak oldu. Bahattin'in bıyık altından güldüğünü duydu, kendisine geldi. "Eee," dedi içinde o ses. "Değiştirmemiş işte kilidi. Ne yapacaksın şimdi? Gezinecek misin evde? Ya da en iyisi çık git evden. Değiştirmemiş kilidi. Çünkü hâlâ sana âşık."

Çocuk RuhumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin