9 SENE ÖNCE
Çıralı – Antalya
Güneş bütün kavuruculuğu ile hala gökyüzünde salınırken saat dördü geçmişti. Tesisin belki de en sessiz saatleriydi bunlar. Deniz hala misafirlerini ağırlıyor olsa bile müşterilerin çoğu bu saatte evlerinin önündeki hamaklara serilmeyi yahut çocuklarıyla bir öğleden sonra uykusuna çekilmeyi, bu da değilse ağaçların arasına konuşlanan ve çok da büyük olmayan havuzda serinleyip heybetli ağaçların gövdesinde dinlenmeyi seçerdi. Uyku ile arası olmayanlar ise havuzun ardındaki barda serinleten bir şeyler içerdi. Ama bazıları vardı ki, hava kırk dereceyi görse bile sıcak bir kahveden vazgeçemezdi.
Islatılmış çimlerle kuşatılmış patikanın sonunda yer alan yirmi numaralı bungalov evin önündeki hamakta uyuklayan Tekin'in göğsü, daha az evvel boğuşmaktan yorgun düşürdüğü Ateş'in ağzından akan salya ile ıslanmıştı. Baba oğulun ince bacakları birbirine karışırken Derin Ateş'i kucaklayıp Tekin'in üzerinden almak istediyse de çocuk uykuya teslim olmadan önce kollarını sımsıkı babasına dolayarak burada, böylece uyumak istediğini anlatmıştı annesine. Oysa sabahın köründen beri denizdeydiler. Daha haziran ayı ortalanmamışken ve hatta okullar bile bitmemişken Ateş'in kömür karasına dönmüş rengi ile Tekin'in rengi ne kadar da özdeşti.
Denizden çıkıp yemek yedikten sonra bile şurada çimlerde boğuşmuşlardı uzun uzun. Şimdi güçlükle sığdıkları bir hamakta uyuklayan hallerine bakıp güldü kadın. İkisinin de ağzı açıktı. Üzerleri yeterince gölge bile olsa ve hatta Ateş'in teninde yanacak bir yer kalmamış da olsa güneş kremine uzanıp çocuğun sırtını kremle sıvazladı. Sonra etrafına bakındı. Arda ile Su hala denizden dönmemiş miydi?
Patikanın ucunda saçları parlayan kızını gördüğünde sallanan hasır koltuğuna geri döndü kadın. Elinde okumaktan sıkıldığı bir dergi vardı. Onu kapatırken Arda ile Su'nun koştuklarını fark etti. İkisinin dilinde de "Anne" lafı birbiri ardına sıralanıyordu. Kadına yaklaşırken yavaşladı çocukların ayakları. Derin sesini yükseltmeden "N'oldu, ne bu koşuşunuz?" derken bir gözü etrafta uyuklayan insanları gezdi.
Su da hamakta uyuyan babasını görüp sesini kısıverdi. "Bir şey oldu barda."
Derin ikisinin bedenine de hızla bakarken "N'oldu?" dedi yeniden. Arda ise Su'ya bakıp "Babamı uyandıralım." dedi. Su ise annesine sırtını dönüp öyle baktı Arda'ya.
"Babam duyarsa daha kötü olur Arda. Annem bilse yeter."
"İyi ama babam otelde olanları önce bana anlatacaksınız diyor."
"Sonra da gidip insanlarla kavga ediyor."
Çocukların fikir ayrılığı başka zamanlarda güldürürdü belki ama merak ağır bastı o an.
"Neymiş o babanızın duyarsa kötü olacağı, benim bilmemin yeteceği şey? Bir şey mi oldu çocuklar, anlatsanıza."
O zaman Su annesinin elinden tutup kadını oturduğu yerden çekti. Derin, bir kez daha Ateş ve Tekin'e bakıp kalktı yerinden. Yere eğilip güneşlenirken çıkardığı ince elbisesini aldı. Kulağı Su'daydı.
"Biz Arda'yla havuzdaydık. Havuzdan çıkan bir adam Ceren abladan kahve istedi. Ceren abla kahveyi yaptı."
"Hayır, öyle olmadı. Adam Ceren ablaya bakıp önce neden bu kadar yavaşsınız diye kızdı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuk Ruhum
Ficción GeneralYoksa siz çocukken yaşadığınız şeylerin öylece geçip gittiğini mi sanıyorsunuz?