"Köyü tarafından sevilmeyen çocuk, sonunda o sevgi sıcaklığını hissetmek için köyünü yakar."
Bir Kabile Atasözü
TEMMUZ, 2019
"Girişte bıraktım benimkini, ateş bende kalsın."
Adam pek de memnun olmamıştı bu emrivakiden ama yine de çakmağı masada bıraktı. Bir süre daha baktı karşısında duran adamın yüzüne, sonra çıktı odadan. Tekin masadaki çakmağı iki parmağının arasında döndürdü. Yerine sığamayıp kalktı. İçinde bulunduğu duvarlar oda değil, kafes gibiydi. Penceresi yoktu. Bir masa üç sandalyeden ibaretti. Duvarlar kirli bir griydi. En hususi görüşme odalarının bu olduğunu söylemişti cezaevi müdürü. Aldığı paranın karşılığının bu konforsuz yer olmadığını bilmenin mahcubiyeti ama "istediğinizi yaptım" demenin arsız gülüşü vardı yüzünde. Bir parça da hukuksuzluğun verdiği tedirginlik. Bunları görmüştü Tekin. "Parmak kadar kız... Kayınçosunun halası olsam bu kadar sorun olmazdı ama idare ediverin Müdür Bey. Bu kadar korkmanıza gerek yok." demişti adama. Oldum olası zerrece hak etmeyen adamlara "bey" demeyi sevmemişti, sevmeyecekti de. Adam ise "Bizim için parmak kadar olmaları mühim değil. Öz babasını deşmiş, size bize acır mı? Sizin güvenliğiniz önemli." diye cevap verirken görüşmeleri sırasında odada bir infaz memurunun durması hususunda ısrarcı olmuştu. O zaman içinden küfretmişti Tekin, dışından ise adama savurduğu bakışlar yetmiş olmalıydı ki, Rüya'yı beklerken yalnız kalmıştı adam.
"Yaza biz de sizi Antalaya'da ziyaret ederiz." Gevrek gevrek gülüşmüşlerdi. "Aldığı yetmedi orospu çocuğunun... Gel bir de oteli üstüne yapayım." İçinden konuşmuştu, değil mi? Öyle olmalıydı. Halinden memnun ayrılmıştı adam odadan.
Bekledi Tekin. Kolundaki saate baktı. Telefonunu bırakmıştı bu tozlu binaya girmeden. Oturası yoktu. Masanın etrafında dolandı. Ellerini bir sandalyenin sırtına dayadı. Geçen hafta Rüya ile görüşmeden çıkan avukat Mehmet Bey, kendisini aramış ve Rüya'nın kendisiyle çalışmak istemediğini söylemişti. Bir de Arda'ya iletilmek üzere bir mektup yazmıştı kız. Elbette Arda'dan önce ulaşmıştı o mektuba. Zaten kendisi o mektubu okuduktan sonra da Arda'ya okuma şansı vermemişti. Seven ve sevdiği için bir fedakârlık yapması gerektiğini düşünen, çaresiz kalmış, bu yüzden de doğru düşünme kabiliyetini yitirmiş her insan gibi davranmıştı Rüya. Kısaca "Bekleme beni." demişti Arda'ya. "Avukat tutmana da gerek yok. Devlet zaten bana bir avukat verecekmiş, buradan ne zaman çıkarım bilmiyorum ama çıksam bile bir ilişkinin içinde olmak istemiyorum. Aklımda çok şey var ama sen içinde yoksun Arda. Bunları duygusal bir anımda yazıyor değilim. Seninle başladığımız ve o çok güzel olan şeyin içinde zaten kendimi fazlasıyla sorunlu hissediyordum. Bilirsin; insanlar, hislerine yön veremezler. Yetiştiğim yer, büyüdüğüm zihniyet, doğuştan gelen mizacım... Yaşadığım her şey, seninle birlikte olmamam için bir sebep. Başka bir şey arama bu kararımın ardında. Belki burada oluşum, bir şeyleri bitirmek için doğru anın geldiğini gösteriyordur. Ben senin hep "sakin ol" dediğin kızım. Sakin olamayışımın bedelini bir şekilde ödeyecekmişim ve bu olanlar... Arda, senin kadar sakin bir deniz olamazdım ben. Bir yol vardı önümüzde. Ben dizginsizce koştum, yol bitti. Sen yürüyorsun. Eminim yol boyu seni bekleyen pek çok güzel şeyle karşılaşacaksın. Onları görme, tanıma ve bir şeylerin tadını çıkarma şansın olacak. Ben o güzelliklerden biri değilim. Biz o yolu yan yana yürüyemeyiz. Anlamam acı oldu ama bundan sonraki hayatımda senin bir yerin olmayacak. Bu yüzden bir kenara oturup beni bekleme. Yürümeye devam et."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuk Ruhum
Ficción GeneralYoksa siz çocukken yaşadığınız şeylerin öylece geçip gittiğini mi sanıyorsunuz?