24: Çiçek Açan Kaktüs

37K 1K 2.5K
                                    


CUMARTESİ



"Maltepe'deki evime, biri aşçı, biri bahtsız, biri taze öğrenci üç genç aranıyor. 1-A'yı diriltmenin vakti gelmedi mi hala?"

Aylar sonra 1-A'ya düşen ilk mesajdı bu. Roman, çöktüğü salonun orta yerinde yazmıştı mesajı. Günlerden cumartesiydi. Vakit öğlendi. Dün sabah, güne Irmak'ın yüzüyle başlamış; ona kalsa asla çıkmayacağı yataktan kızın ısrarıyla ayrılmak mecburiyetinde kalmış ve kızı okula götürdükten sonra, evi temizletmek için türlü arayışlara girmişti. Irmak'ı alıp İstanbul'a döndükten sonra kızı önce evine bırakmış sonra da Dost'un peşine düşmüştü. Arda'nın Antalya'da olduğunu, Su'nun Dost ile beraber bir arkadaşında olduğunu öğrenince bir başına dönmüştü Maltepe'ye. Eve gelen iki kadının evin ne denli kötü halde oluşu karşısında, kendisine attığı bakışlardan kaçmak için tek başına markete gitmiş ve evi yaşanır bir yer haline getirmek için çırpınmıştı.

Evin temiz hali iyiydi, hoştu ama yatak odasına girince bir parça canı sıkılmıştı. Irmak'ı bu odaya sokmak istese... Arda gibi yeni bir sevgilisi oldu diye ev değiştirme lüksü yoktu. o zaman evdeki boş odalara girip çıktı. En büyük odayı terk edip daha çok Emre'nin serildiği çekyatın olduğu odaya taşınmaya karar verdi. Ama bütün eşyaları tek başına taşıyamazdı. 1-A el atmalıydı buraya.

Boş ve temiz bir evde, bu sene okulu tekletmeden sürdürmeye karar verdikten sonra garip bir iç rahatlığıyla uyudu. Tek bir şey eksikti hayatında. Rüya... O gelene dek bütün sökükleri dikecekti ama. Rüya çıktığında, ona tertemiz bir 1-A verecekti. Bir abi gibi sarılacaktı kıza. "Dağıttıklarımı topladım." diyecekti. Bir de oda verecekti kıza. Çokça da sevgi. Belki, o da isterse beraber yaşayıp giderlerdi burada. Yeter ki dönsündü Rüya.

Gruba mesaj attıktan sonra bir de Irmak'ın mesaj sayfasını açtı Roman. "Artık hafta sonlarını benimle geçireceğini annene söyle istersen. Ben öyle iki günün birini annene veremem Irmak."

Önce bunu yazdı. Sonra gülerek sildi mesajı. "Makmak Ceylan Teyzeye bu gece eve dönmeyeceğini söyle olur mu? Ne yapsam hafta sonları ben de size mi taşınsam?"

Birkaç dakika içinde Baha'dan mesaj geldi gruba.

"Ben zaten mutfağımı çok özledim. Muhtemelen yemek yapmayı da unutmuşumdur ama tabii ki gelirim. Hoş geldin Roman."

Irmak ise adamın yazdığı özel mesaja "Emre ağzına sıçacak sen hala ne derdindesin..." diye cevap verdi. Sonra gruba geldi sıra.

"Emre, Roman'a giderken bizden geç, birlikte gidelim."

Roman, Emre'den bir parça ürküyordu. En kırgın olan o olacaktı, çünkü en kırılgan olan oydu. En çok onun canı yanıyordu muhtemelen. Ve evet, bağırıp çağıracaktı Emre. Ama öyle Irmak sebebiyle değil. Arayıp sormadığı için bağırıp çağıracaktı. Aslında fark etmezdi ne için kızacağı. Çünkü Roman her halükarda ona kocaman bir kucak açacaktı.

Emre'den öyle hemen cevap gelmedi. Akşama az zaman kala Irmak'ın mesajına "Tamam." yazdı Emre. O kadar.

Saatler geçti. Kapı çaldığı zaman koşar gibi değil de uçar gibi oldu Roman. Oysa Baha'da da, Irmak'ta da anahtar vardı. Kimdi o zaman gelen? Baha'yı karşısında gördü Roman. Baha aylar sonra geldiği eve anahtarla girmek istememişti. Kapıda birbirlerini gördükleri an, öyle bir bakışları vardı ki birbirlerine... Hani Roman bir yaramazlık yapmış, Baha onu örtbas etmiş, sonunda yine de Roman'ın kabahati meydana çıkmış ama Baha onun önüne geçip onu korumuş gibi. Birinde minnet ama diğerinde çokça özlem vardı. Öyle kucaklaştılar. Bir daha "Hoş geldin." dedi Baha. Roman sanki çok geç kalmış gibi "Teşekkür ederim." dedi. "Yoluma ışık tuttun sen. Sen olmasaydın daha boktan olacaktı her şey."

Çocuk RuhumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin