Mert'ten...
Çağatay'ın ailesiyle beraber yaşadığı evden çıktıktan sonra on beş dakika yürüyüp dolmuş durağına vardım. Resmen ayaklarıma kara sular inmişti. Bir aydır dolmuşlarda sürünüyordum, babam artık çok para vermiyordu, bu yüzden taksiye de binemiyordum.
Neymiş efendim çok para harcıyormuşum! Yarını düşünmem lazımmış!
Babam haklıydı ama ben ayağımı yorganıma göre uzatıyordum.
Neyse.
Beş dakika bekledikten sonra zar zor dolmuşa bindim, ama her zamanki gibi oturacak yer yoktu camın önünde durup demire tutundum.
İşin kötüsü dolmuşta bir sürü kız vardı! Dolmuş ani bir fren yapsa, refleks olarak elim yanlış yerlere gitse, adım sapığa çıkar valla, al sana durup dururken bir sürü dert! Düşüncelerimle boğuşurken sol tarafımda oturan teyze dikkatimi çekti, bana ters ters bakıyordu. Her bakışında da "Tövbe estağfurullah." diyordu.
Acaba farkında olmadan yanlış bir şey mi yapıyordum?
Aniden karnıma değneğin baş kısmıyla vurup, "Seni gavur seni, kızların bacağına bakıyorsun dimi, ah hınzır. Edep namus kalmamış bu gençlikte, ah biz bide bunların eline kalacağız Allah sonumuzu hayırlı eylesin." diye bağırmaya başladı.
Kız mı?
Bacak mı?
Gavur mu?
Hınzır mı?
Edep namus kalmamış mı?
Bunlar bana uymayan şeyler!
Şaşkınlığımı atıp, "Yok teyze ne kızı ne bacağı yanlış anladın." dedim ama teyze beni dinlemeyip değnekle vurmaya devam ediyordu.
"Ne yanlış anlayacağım, kızlara bakıyorsun gavurun uşağı." Gavurduk şimdi de gavurun uşağı olduk iyi mi!
Arka taraftan başka bir teyze de "Vur Mücella vur, akıt pekmezini." deyince ortalık hep karıştı. Yanımda ayakta duran hanımefendi, "Teyzeler sakin olun, dolmuşa bindiğinden beri kafasını yerden kaldırmadı, yazık günah, yapmayın." deyip bana arka çıktı. Başka bir teyze de "Gel çocuğum gel yanıma otur. " deyip beni yanına çağırdığında yanımdaki hanımefendiye bakıp, "Siz buyurun oturun." dedim ama hanımefendi, "Ben müsait bir yerde ineceğim siz buyurun." dediği için teyzenin yanına oturdum.
Teyze, "Sen ne kadar tatlı bir çocuksun böyle ay maşallah sana." deyip yanağımı sıktı. Teyze on yedi yaşındayım ben olmuyor ama ya!
Elindeki kocaman tepsiden mercimek köftesi çıkarıp ağzıma tıktı. Elimle ağzımı kapatıp zor da olsa yuttum ve "Teşekkür ederim teyze. " dedim kafamı sallayarak.
On, on iki dakika süren sessiz dolmuş yolcuğunun ardından sondan üçüncü durağa yaklaştık, son iki durak biraz tenha yerlerde olduğundan genelde oralarda kimsesin işi olmuyordu, bu yüzden dolmuştaki yolcular yavaş yavaş azalmaya başlamıştı. Son olarak bana mercimek köftesi yediren teyze de inince, dolmuşta şoför, ben ve bir kadın kalmıştı.
Ömer'den...
Saat on olmak üzereydi ve ben evde sıkıntıdan patlıyordum. Mert'e mesaj atmıştım ama cevap vermemişti, Çağatay'da hafta sonu öğlene kadar uyuduğu için mesaj atmaya gerek yoktu. Kanepeye iyice yayılmış halde yeni aldığımız halının desenlerini incelediğim sırada kapı çaldı.
Mert gelmiştir büyük ihtimalle diye düşünürken kapıyı açar açmaz Çağatay direk, "Mert burada mı?" diye sordu.
"Ne oldu? Burada değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burslu Öğrenci
Teen Fiction- TAMAMLANDI - Güzel bir çocukluk geçirmiş olan Ömer on yaşındayken, annesi ve babası vefat ettiği için mecburen babaannesiyle yaşamaya başlar. Okul hayatı dışında her şey yolunda giderken, haberinin olmadığı, hatta o doğmadan önce gerçekleşen bir m...