BÖ/26

460 114 66
                                    

Vural amca yanımıza döndüğünde konuşma sona erdi ama Batuhan abi bana bir değişik bakıyordu, Vural amca, "Karakola gelirseniz daha sağlıklı olur dediler, istersen gidelim Mert?"

Mert "Gidelim." deyip ayağa kalktı.

Burak amcada kalkmaya yeltenince Vural amca, "Burak biz ikimiz gidip gelelim." dedi.

Burak amca yerine geri oturup, "Tamam Vural haberleşiriz." dedi.

Bizi duymayacakları kadar uzaklaştıklarında, "Ne oluyor? Mert öyle sorunca ne diyeceğinizi şaşırdınız."

Burak amca, "Ömer sadece Mert'in Vural'ın oğlu olmadığını bilsen şu an yeterli."

"Mert gerçekten evlatlık mı?"

Batuhan abi, "Maalesef öyle."

"Çağatay biliyor mu gerçekten?"

Burak amca, "Biliyor keşke hiç bilmeseydi."

"Peki gerçek ailesi kim, nerede yaşıyorlar, neden Mert'i evlatlık verdiler?"

Burak amca, "Hayatta değiller." deyip dudaklarını birbirine bastırdı.

Batuhan abi, "Ömer şimdi bunlara konuşmasak zaten en kısa sürede Mert de dahil yakın çevremiz her şeyi öğrenecek."

"Peki tamam." demekle yetindim.

Mert'e gerçekten çok üzülmüştüm şimdiye kadar aklımın ucundan evlatlık olduğu geçmemişti ama madem evlatlıktı Vural amca neden bu kadar Mert'le ilgileniyordu hatta Batuhan abiden daha fazla Mert'le ilgileniyordu.

Burak amcanın, "Şimdi kimseye bir şey çaktırmayalım, hanımların yanına dönelim." demesiyle yerlerimizden kalkıp yavaş adımlarla asansöre doğru ilerledik.

...

"Hocam nabzı giderek yavaşlıyor!" diyordu sesin kimden geldiğini göremediğimiz biri.

"Ameliyathaneyi hazırlayın!" dedi sert bir ses ve daha sonra sadece ayak sesleri duyuldu.

Bir anda ortalık karışmıştı, aceleyle Çağatay'ı odadan çıkardılar buğday teni resmen bembeyaz olmuştu asansöre bindirdiler bizde peşlerinden gitmeye yeltendik ama "Merdivenleri kullanmanız gerekiyor." deyip bizi asansöre almadılar. Ameliyathanenin önüne geldiğimizde, Çağatay'ı içeri almışlardı ve biz ikinci kez endişeli bir bekleyiş içine girmiştik. Çağatay'ın kırılan kaburgası ciğerlerine baskı uyguluyordu, ilk başta sorun yoktu ama sonradan durumu kötüye gitmeye başlamıştı ve tekrar ameliyata girmişti.

Bu süre zarfında Tuğba teyze Mert'e çok ağır konuşmuştu, Burak amca da Vural amcaya, Tuğba teyzenin iyi olmadığını Çağatay normal odaya alınana kadar hastaneye gelmemelerini nazik bir dille söylemişti, mecburen Mert ve ailesi hastaneden gitmek zorunda kalmışlardı.

Endişeli bekleyişimiz üç saattir devam ediyordu, içerden hemşire çıkınca Burak amca bir şey öğrenmeye çalışmıştı ama hemşire "Doktor Bey size bilgi verecektir." deyip başka hiçbir şey söylememişti.

Sonunda doktor içeriden çıktı, Çağatay'ın yakınları olduğumuzu bildiği için bize yaklaşıp, aramıza bir metre kadar mesafe bırakarak konuşmaya başladı, "Burak Bey size hep aynı şeyleri söylüyorum ama elimizden geleni yaptık gerisi Çağatay'ın hayata tutunma aşkına kaldı, birazdan Çağatay çıkartılacak ve yoğun bakın odasına geri götürülecek." dedi bir çırpıda.

Burak amca, "Anlıyorum." dediğinde doktor yanımızdan uzaklaşmıştı. Yine sessiz sakin hallerimize geri dönüp bekleme salonuna yöneldik.

Bu kadar şey olurken, Mert Ayşe için o kadar şey yaparken Ayşe Mert'e yüzünü görmek istemediğini söylemişti, durum böyle olunca Mert günün yirmi dört saati evde odasında yatağın içinde duvarı izler olmuştu.

Burslu ÖğrenciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin