Yusuf'la geçen yaz Bodrum'da tanışmıştık, yirmi beş yaşlarında bilgisayardan teknolojik ürünlerden çok iyi anlayan biriydi. Teknolojik aletlerle arası çok iyi olduğu için, bileklikten ona bahsettiğim de yardım edebileceğini söylemişti.
Çağatay beni bu konuda desteklemediği için şu an Yusuf'un yanına tek gitmek zorundayım, keşke biraz beni destekleseydi ama Çağatay işte yok dediğinde bitmiştir. Ben düşünce alemimdeyken taksici, "Delikanlı adres burası inmeyecek misin?" dedi.
Bir iki saniyelik bir şaşkınlığın ardından "Kusura bakma abi dalmışım." deyip taksicinin söylediği ücreti ödeyip indim.
Yusuf lüks bir sitede sekizinci katta oturuyordu, asansöre binip sekiz düğmesine bastım. Kata geldiğimde indim, zile bastım içerden "Geliyorum bir dakikaa." diye ses geldi, daha sonra da kapı açıldı, Yusuf tebessüm ederek "Hoş geldin Mert." dedi.
"Hoş buldum."
"Salona geç, bir şey içer misin?"
"Yok sağ ol iyi böyle." dedim ve salona geçtim, Yusuf'ta kendine içecek bir şey alıp peşimden geldi.
"Bileklik demiştin, bir bakabilir miyim?"
"Tabi." deyip cebimden bilekliği çıkardım ve Yusuf'a uzattım. Bilekliğin içerisindeki küçük cihazı çıkartıp biraz inceledi, "Kolay bir cihaz hemen hallederim." dedi.
Bilgisayarda bir şeyler yapmaya başladı, ekrana küçük küçük yazılar geldi. Birkaç yere girdikten sonra harita gibi bir şey ekranda belirdi, biri kırmızı diğeri yeşil olmak üzere iki yerde de ışık yanıyordu. Yusuf, "Mert yeşil yerde biz varız, kırmızı yerden sinyal geliyor. Bilekliğin Ömer'in bileğinde olduğundan emin misin? "
"Eminim çünkü hiçbirimiz çıkarmazdık bilekliklerimizi. Peki adresi yazabilecek misin?"
"Tabi." deyip küçük bir kâğıda bir şeyler yazıp bana uzattı, "Çağatay demiştin güçlü kuvvetli biri herhalde onunla git, tek gitme başına bir şey gelir."
"Tamam abi. Ben artık gideyim o zaman." dedim sevinçle.
"Yanlış çıkabilir kesin oradan sinyal geliyor diye bir şey yok, babana falan söyleme siz gidip bir bakın."
"Tamam abi, çok sağ ol. Görüşürüz."
"Görüşürüz." dediğinde koşar adımlarla evden çıktım.
Çağatay'dan...
Mert'le en son dün konuşmuştuk bir derdi var gibiydi ama anlatmamıştı. Bugün hiç konuşmadığımız için iki saattir arada bir Mert'i arıyordum ama bakmıyordu.
Yalnız kalmak için benim evime gitmiş olabilir miydi?
Bir ihtimal olabilirdi.
Evden çıkıp arabama atladım, kendi evime yaklaştığım sırada Mert'i görmeyi beklemesem de gördüm, yanında durdum çok mutlu gözüküyordu, beni görünce tebessüm etti. Camdan kafamı uzatıp, "Oğlum sen uyuşturucu falan mı kullandın?" dedim.
"Yooo ne uyuşturucusu, çok manyak şeyler oldu hemen senin eve gidip konuşmamız lazım." dedi ve yan koltuğa oturdu.
"Mert iyi olduğuna emin misin?"
"Hiç olmadığım kadar iyiyim. Ömer'i buldum Ömer'i."
Oh sonunda Mert delirmişti, olacağı buydu zaten!
"Mert Ömer öldü, nasıl bulabileceksin Allah aşkına."
"Ya ciddiyim, evde anlatacağım bir sus şimdi."
"Tamam öyle olsun." dedim ama Mert iyi değildi.
Sessizce yolda ilerliyorduk evimin olduğu sokağa döndüm. Mert, "Çağatay!" dedi alçak bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burslu Öğrenci
Novela Juvenil- TAMAMLANDI - Güzel bir çocukluk geçirmiş olan Ömer on yaşındayken, annesi ve babası vefat ettiği için mecburen babaannesiyle yaşamaya başlar. Okul hayatı dışında her şey yolunda giderken, haberinin olmadığı, hatta o doğmadan önce gerçekleşen bir m...