Hastaneden içeri adımımı atar atmaz gözlerim veznenin önündeki oturaklarda oturan Çağatay'ı hemen buldu, o da beni görünce ayağa kalktı, "Ömer çok kötü be." Deyip derin bir nefes aldı.
"Ney çok kötü?"
"Bora öldü, arayan yok soran yok, çok kötü abi ya vallahi üzüldüm."
"Üzülmedim desem yalan olur, morgda mı şimdi?"
"Evet yeni indirdiler."
"Niye vefat etti bir anda doktor bir şey dedi mi?"
"Kalp krizi geçirmiş, dedim acaba ilaç falan mı verdiler de oldu, dosyaya baktım evrakta sahteciliğe cesaret edeceklerini düşünmüyor kanında hiçbir şey yok yazıyordu."
"Bunlar benim DNA destini değiştirdiler, bunu değiştiremezler mi?"
"O durumla bu durum aynı değil ki, değiştirmiş olsalar nasıl anlayacağız bunu?"
"O da doğru." Deyip başımı aşağı yukarı salladım.
"Senin neyin var?"
"Bir şeyim yok, niye sordun?"
"Gözlerinin altı morarmış da..."
"Uykusuzluktandır, Bora vuruldu ya o zamandan beri doğru düzgün uyuyamıyorum."
"Seni bir kez daha kaybetmeyi kaldıramayız dikkat et kendine."
"Ediyorum ya, hem Rümeysa'da canımı sıkıyor o yüzden de olabilir biraz." dedim hafif tebessümle.
"Hayırdır?" dedi gülerek.
"Annemle fotoğraflara bakarken benim küçükken hastanede yattığım zamandan bir fotoğraf varmış onu sormuş annem de anlatmış işte, uyumuyordu, uyumadığı için gözleri şişmişti, başı ağrıyordu sonra beyninde tümör çıktı falan filan, şimdi de uyuyamıyorum diye hastaneye gidelim diye diretiyor."
"O da seni düşünüyor aslında."
"Orası öyle de bir şeyim olsa anlarım herhalde. Niye uyuyamadığımı biliyorum."
"O zaman ne diye gitmiştiniz hastaneye?"
"Hatırlamıyorum da annemle bir gün top oynarken burnum kanamış bayılmışım öyle çıkmış ortaya babam öyle anlatmıştı, şimdi biz niye bunu konuşuyoruz, Mert nerede? İşimiz var bir sürü." deyip omzuna vurdum.
Her ne kadar bir şeyim yok desem de en kısa zamanda kimseye söylemeden doktora gitmeyi düşünüyordum.
"Mert Bora'nın ailesinden birine ulaşmaya çalışıyor."
"Ulaşamazsa ne olacak?"
"Kimsesizler mezarlığına defnedilecekmiş."
"Bazen babama kızıyorum niye benim için böyle zor bir hayatı seçtin diye ama babam beni düşündü, Bora'nın babasına bak, bir baba evladına bunu nasıl yapar? Tarık'ın yaptığı hatalar yüzünden Bora şimdi kimsesizler mezarlığına defnedilmek üzere."
"Hayatımızı biz seçemeyiz ama yön verebiliriz, Bora hayatına çeki düzen verebilirdi ama vermedi, kendini bunu düşünerek yorma."
"Haklısın, hadi Mert'in bulalım."
Mert hastanenin sessiz bir koridorunda telefonda konuşuyordu, bizi görünce koridorunun sonundaki koltukları gösterdi. Koltuklara oturup beklemeye başladık, çok geçmeden telefon konuşmasını bitirip yanımıza geldi.
Çağatay, "Mert neredesin sen, koca hastanede seni aradık be!"
Mert, "Birine ulaşmaya çalıyorum biliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burslu Öğrenci
Ficção Adolescente- TAMAMLANDI - Güzel bir çocukluk geçirmiş olan Ömer on yaşındayken, annesi ve babası vefat ettiği için mecburen babaannesiyle yaşamaya başlar. Okul hayatı dışında her şey yolunda giderken, haberinin olmadığı, hatta o doğmadan önce gerçekleşen bir m...