Ömer'in odasına girdiğimizde kolumu bıraktı ve masasına yönelip bilgisayarla ilgilenmeye başladı. Ne yani konuşmayacak mıydık? Bence açıklama yapmak zorundaydı.
Sessizce deri koltuklardan birine oturdum, hafifçe öksürdüm, kafasını kaldırmadan birkaç saniye bana baktı, bir şey söylemeden tekrar bilgisayara bakmaya devam etti.
Sessizliğimi bozarak "Ömer." dedim.
Bu sefer hiç bakmadan, "Efendim Rümeysa." dedi. Ömer bana kolay kolay ismimle hitap etmezdi, acaba şu anda üstüne gitmesem mi ki?
"Şey... bir şey söylemeyecek misin?"
Derin bir nefes alıp geri yaslandı, "Niye sürekli seni aldatacağımı düşünüyorsun? Üniversiteye giderken de aynısını yaptın ne oldu? Ayrıldık. Mert'le Çağatay olmasaydı ben başkasıyla evleniyordum. Kaç sene geçti artık şu kıskançlık şeyini aştık diye düşünüyordum ama Arya'yı parka götürüldüğümde de aynısını yapıyorsun, markete gittiğimde de yine aynısını yapıyorsun, madem bana güvenmiyorsun niye benimle evlendin? Çapkın dediğimiz Çağatay Eylül hayatına girdiğinden beri göz ucuyla birine bakmadı ama sen benden şüphe ediyorsun. Hayatımda senden başka kimse olmadı şunu bir türlü anlamadın anlamaya da çalışmıyorsun, çok mu zor bunu anlamak?"
"Ben sana güveniyorum ama..." Nasıl toparlayacağım şimdi ben?
"Ama tabi ama ne diyeceğini bilmiyorsun, açıklaması yok çünkü."
"Kırılıyorum ama."
"Kırılıyorsun öyle mi? Eşim bana güvenmiyor ben ne yapayım, bende mi kırılayım?" Haklıydı. Eylül'e diyordun ama ben de bazı şeyleri gerçekten abartıyor olabilirdim.
"Bak şu an sinirlisin konuşmayalım istersen."
"Bana uyar." deyip tekrar bilgisayarına yöneldi.
Galiba Ömer haklıydı, üstüne fazla gidiyordum, aslında ona çok güveniyordum ama yaptıklarım güvenmediğim anlamına geliyordu. "Başka bir şey yoksa git, toplandım var malum şirkette bir sürü sekreter var beni beklerler." dedi yüzüme bakmadan.
Gözümden bir damla yaş aktı gitti, "Peki akşam görüşürüz." dedim zorlukla. Hiçbir şey demedi, sessizce odadan çıktım. Asansöre bindiğimde kendimi ağlamamak için zor tutuyordum.
Arabaya biner binmez kafamı direksiyona yaslayıp ağlamaya başladım. Benim yüzümden hepsi benim yüzümden oluyordu! Üniversitede benim bu dengesizliğim yüzünden ayrıldık neler oldu. Ne yapmaya çalışıyordum ben! Güveniyorum diyordum ama güvenmiyormuş gibi davranıyordum.
Arabanın sağ ön kapısı açılınca hemen kafamı kaldırıp sağ tarafa baktım, mavileri bana bakmıyordu ön camı delip geçiyordu ama yanımdaydı. Gözlerimi silip arabayı çalıştırdım ve yavaşça otoparktan çıktım.
Yol boyunca hiç konuşmadık ve bana hiç bakmadı, sol eli dizinin üstündeydi, elini sıktığı için eklem yerleri bembeyazdı. Uzanıp elini tuttuğumda ne elini çekti ne de elimi tuttu, sadece göz ucuyla baktı ve tekrar yolu izlemeye başladı.
Eve geldiğimizde indi ve beni beklemeden kapının önüne gitti. Yanına gittiğimde, "Çocuklara bir şey belli etme." dedi yine soğuk sesiyle. "Tamam." dedim tebessüm ederek. Arya hemen her şeyi anlardı ve soracağı tek soru bir şey mi oldu olurdu.
Derin bir nefes alıp zile bastım, kapıyı Müstesna Hanım açtı, içeri girdiğimizde "Hoş geldiniz." deyip kabanlarımızı aldı.
Ömer, "Çocuklarla nerede?" deyince Müstesna Hanım cevap vermeden Arya babasının sesini duymuş olacak ki "Baba." diye bağırarak babasına doğru koştu, Ömer de yere diz çöküp kollarını açtı. Arya babasına sarılıp, "Niye bugün erken geldin?" dedi sevinçle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burslu Öğrenci
Genç Kurgu- TAMAMLANDI - Güzel bir çocukluk geçirmiş olan Ömer on yaşındayken, annesi ve babası vefat ettiği için mecburen babaannesiyle yaşamaya başlar. Okul hayatı dışında her şey yolunda giderken, haberinin olmadığı, hatta o doğmadan önce gerçekleşen bir m...