BÖ/3

1.5K 231 268
                                    

Dün gecenin şokundan halâ kurtulamamıştım. Benden nefret ettiğini düşündüğüm Asya, beni evime bırakmıştı ve işin daha garibi yol boyunca muhabbet etmiştik. Gerçekten çok garipti. Beni küçük gören bir insan neden bir anda bana böyle davranırdı ki?

İnsanları anlamak bazen gerçekten çok zor oluyordu. Gerçi Asya'yı uzun süre düşünmeye gerek yoktu ya neyse.

Kahvaltı yaptıktan sonra üzerimi değiştirip, babaannemin talimatı üzerine hem biraz mutfak alışverişi yapmak için hem de dolaşmak için evden çıkıp eve en yakın marketin yolunu tuttum.

Markete vardığımda, girişteki küçük sepetlerden bir tane alıp koluma taktım ve reyonların arasında dolaşmaya başladım. Birinci reyondan ikinci reyona geçmek için döndüğümde, biriyle çarpışıp bir iki adım geriledim. Çarpıştığım kişinin sepeti olmadığı için elindeki şeyler yere düştü.

"Pardon." deyip kiminle çarpıştığıma bakmadan yere düşenleri almak için eğildiğimde, aynı anda hareket etmiş olacağız ki kafalarımız birbirine çarptı. Bu kadar sakarlık fazlaydı. Kafamı kaldırıp karşımdaki kişiye baktığımda tıpkı Mert ve Çağatay gibi çocukluk arkadaşım olan Selen'i görmeyi beklemiyordum.

Tabi bu kadar sakarlık normal bir insana ait olamazdı. Selen abartısız gerçekten çok sakardı.

Hızlı hızlı yerdeki çikolataları toplayıp doğruldum ve çikolataları Selen'e uzattım. Selen çikolataları aldıktan sonra gülerek, "Günaydın." dediğinde, "Günaydın. Yine sakarlığın üstünde." deyip bende güldüm.

"Senin de dalgınlığın üstünde."

"Sabah sabah markete geldim normal değil mi?"

"Yani normal ama senin için." deyip bir daha güldü.

Üç dört adım ötemizde duran Rümeysa bana bakıp hafiften tebessüm ettikten sonra, Selen'e bakıp, "Selen hadi şunları ödeyip çıkalım artık, daha sen fırına gidip simit de alacaksın, hem ben eve geç kalmak üzereyim." dedi. Selen Rümeysa'ya, "Tamam." deyip bana da "Görüşürüz." dedikten sonra yanımdan uzaklaştılar.

Selen ve Rümeysa gittikten sonra babaannemin yaptığı listede yazılı olanların üçte ikisi bu markette olmadığından, olanları da almayıp, daha büyük alışveriş merkezine gitmek için marketten çıktım.

Ellerimi cebime sokup yavaş adımlarla yürürken, ara sokakta Rümeysa'yı kenara sıkıştırmış olan Bora gözüme çarptı...

Rümeysa'dan...

Selen fırına ben evime gitmek üzere birbirimizden ayrıldıktan kısa bir süre sonra karşıma Bora çıktı. Ne istiyordu ki şimdi bu benden?

Bora, "Konuşalım mı biraz?" dedi çenesini sıkarak.

"Pardon da ne konuşacağım ben seninle?"

"Benimle ukala ukala konuşmayı kes."

"Bora çık önümden." deyip omzundan ittirip yoluma devam etmeyi denedim ama bileğimden tutup beni ara sokağa çekti.

"Şimdi konumuza gelelim." deyip yüzüme yaklaşarak, "Niye dün şirkette baban seni benim çaprazımdan kaldırdı?" diye sordu.

"Acaba öküz gibi bana baktığın için olabilir mi! Çık önümden gideceğim ben." desem de beni yine durdurdu.

"Konuşmamız daha bitmedi. Peki öyle olsun, onu geçtim. Sen ne diye markete gelip o bursluyu izliyorsun?"

"Ben kimseyi izlemiyorum hem izlesem de sana ne bundan! Sen kimsin ya?"

"Ne demek lan sana ne?" deyip aniden sertçe kolumu tuttu.

"Sen bana karışamazsın kolumu bırak!" diye cırladım ve diğer elimle omzuna vurdum.

Burslu ÖğrenciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin