Yaşadıklarım ve soğuk havanın etkisiyle korkuyla titredim. Gölgelerin bana doğru koşmasıyla benim adımlarım geriye doğru hızlandı. Kaçamazdım. Jimin'i burada bırakamazdım.
Onu kurtarmak istiyordum ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Eğer ben kaçarsam adamlar peşimden gelirse Jimin kurtulmuş olurdu. Peki ya gelmezlerse?
İhtimali değerlendirmeyi seçim ve arkamı dönüp hızlıca koşmaya başladım. Çok uzun süre olmayacağını biliyordum, sadece Jimin'e zaman kazandırmak istiyordum.
Aslında bu olay endişeyle birlikte korkunçtu da! Üç tane adam beni kovalıyor! Ve yakaladıklarında ne yapacaklarını hiçbirimiz bilmiyoruz.
"Dur bakalım! Nereye?" Kolumdan yakalayıp, beni durdurup kendine çevirmesiyle çığlık attım. Göz göze geldiğimizde yüzündeki o pislik gülümseme yok oldu.
Kolumdan sürükleyerek tünele doğru götürmeye başladı. Çok fazla uzaklaşmadığımızı biliyordum. Arkadaşları da uzaktan bizi beklerken beynimi çalıştırıyordum. Bunlardan nasıl kurtulacaktık?
"Kıza dokunmuyoruz." Çocuk beni onların arasına bırakırken söylemişti. Ne? Gerçekten bu kadar insaflılar mıydı?
"Neden? Bence çok tatlı."
"Çocuğu hallettiniz mi?"
"Bayıldı galiba." Ne?
"Jimin? Jimin! Jimin! İyi misin? Duyuyor musun beni?" Ukalaca güldü beni ilk yakalayan.
"Buraya onun için geldin öyle mi? Ne büyük aşk!" Sonra hepsi birlikte kahkaha attı. Gerçek anlamda serseriydiler! Sanırım Kook'un şüpheleri yanlış çıkmıştı. Tabii o iş adamı böylesi adamları da tutmuş olabilirdi.
"Onu...bırakın." Tünelin girişinden gelen sesle oraya döndüm. Tanrım! Jimin! Her yeri kan içindeydi! Yüzü, saçları... O kadar kötü görünüyordu ki... Canım acımıştı. Kalbim acımıştı.
"Jimin..." Kısık, ağlamaklı çıktı sesim. Ki birazdan ağlayacaktım zaten.
"Kahramanımız geldi." Bir tanesi kolumu bırakıp Jimin'e doğru ilerledi.
"Hayır, bırakın beni. Ona sakın dokunmayın! Anlıyor musunuz? Sakın! Bırak beni!" Deli gibi bağırıyordum.
"Kızları kavgalara karıştıracak kadar düştünüz mü?" Zorla doğruldu Jimin.
"Fark ettiysen ona hiçbir şey yapmıyoruz. Ama senin için değil."
"Gitmesine izin verin." Konuşurken bile canının acıdığı o kadar belliydi ki!
"Bu olmaz işte." Tam Jimin'e saldıracağı sırada Jimin kendisini korudu ve karnını yüzünü yumruklamaya başladı.
Bu çok korkunçtu! Bakmaya bile tahammül edemiyordum. Çoktan bağırmaya, ağlamaya başlamıştım. Diğerlerinin de beni bırakıp kavgaya girmesiyle Jimin daha fazla dayanamamıştı.
"Dokunmayın ona! Bırakın!" Avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Sevdiğiniz kişi zarar görürken çaresizce, elinizden hiçbir şey gelmeden onun acı çekişini izlemek öldürecek kadar canınızı acıtabilir.
Hızlıca etrafa bakındım. Elime geçen ilk uzun tahta parçasını aldım. Gözüm dönmüştü. Eğer Jimin'e bunu yapmaya devam ederlerse onu öldürebilirdim bile.
"Bırakın dedim!" Bağırmamla birlikte bir tanesinin sırtına sertçe geçirdim. Jimin, yerde kalmıştı ve diğer pislikler deli gibi onu tekmeliyorlardı.
"Delirdin mi sen?" Arkadaşının yere düşmesiyle elimdeki tahtayı sertçe tuttu ve aldı.
"Sen de mi bir ders istiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İYİ KIZLAR KÖTÜ ÇOCUKLARI SEVER -1
Fanfiction✔️ •10.06.2019• ✔️ Kendisini kusurlu gören bir genç kızın, tesadüfen tanıştığı "kusursuz" olarak adlandırdığı çocuğa karşı duyduğu aşkın hikayesi... İçinde; aile, dostluk, sahte arkadaşlık ve oldukça aşk barındırmaktadır. İyi kızlar kötü çocukları...