KISKANÇ!

2.3K 232 194
                                    

"Ne oluyor Min Ho?" Geriye kaçmaya çalıştım ama buna bile izin vermemişti.

"Bir şey olduğu yok." Gözlerime öylesine kilitlenmişti ki bir saniye bile çekmiyordu. Bana tutkuyla bakıyordu bunu görebiliyordum.

"Kapıyı neden kilitledin?"

"Çünkü o çocuğun gelip bizi rahatsız edeceğini biliyorum."

"Ama zaten çıkmam gerekecek."

"Biraz kal, konuşalım." Burada ve bu şekilde mi? Sen çıplakken? Ve böyle ellerim göğsünde sen belimden sıkıca sarmışken?

"Evde konuşmak için daha iyi yerler var." Gülümsemeye çalıştım. Yanlış bir tepki verip, onu kırmak istemiyordum. Aramızdaki samimiyete güvenerek böyle şeyler yapıyordu.

"Hep kaçıyorsun Arya. Hep bir acelen var."

"Hayır kaçmıyorum. Sadece misafirim var, yanlarına dönmeliyim." Sonunda kollarından kurtulmuştum.

"Peki, ama bu gece konuşacağız değil mi? Baş başa ve özel olarak. Tıpkı eski günlerdeki gibi."

"Tabi ki." Dedim gülümseyip kapıya doğru ilerlerken.

"Bir dakika, çeşme hakkında ne demiştin? Duyamadım."

"Haa şey tam.."

"Ayarlayıp gitsen."

"Ah hala bir bebeksin Min Ho." Çıplak ve kaslı bir bebek. Suyu açıp ayarlamaya çalışmaya başladığımda bir anda kendimi suyun altında bulmuştum. Benimle birlikte Min Ho da!

Islanmam yüzünden çığlık atıp, kaçmaya çalıştığımda gülerek beni izliyordu. Demek su savaşı ha! Yanlış kişiyle oynuyorsunuz bayım!

"Böylelikle senden intikamımı aldım."

"Anlaşılıyor ki benden korkmuyorsun." Uzanarak suyu kapattım.

"En son beni nasıl ıslattığını hatırlıyorsun değil mi?" Evet, alışveriş merkezinin tam ortasında.

"Daha kötüsü olacak, hazırlıklı ol." Gözüm üstünde işareti yapıp bir yandan da kahkaha atarak ıslak ıslak çıktım duşa kabinden.

"Arya.." bileğimden yakaladı. Dönüp ona baktığımda ıslanmış saçları önüne düşüyordu. Kaslı omzularındaki su damlacıklarını görmek ise hiç zor değildi. İnanılmaz görünüyordu, evet. Ve bu inanılmazlığın bende ne bulduğunu çok merak ediyordum.

"Neyse boşver, sonra konuşacağız." Gülerek başımı salladım ve kapıya yönelip kilitli kapıyı açtım.

Etrafına gizemli bakışlar atan Jimin, kapıyı açmamla direk bana döndü. Gözlerindeki şaşkınlığı görüyordum. Kısa süreli olarak baştan aşağıya süzdü beni. Sonrasında ise arkamda duran Min Ho'yu...

"Ne oldu burda?" Tamamen yanımıza geldi.

"Hiçbir şey." Neden korkuyordum?

"Oynadık biraz."

"Öyle mi? Ne oyunu?"

"Özel bir oyun." Elmacık kemiklerini sıkarak ona doğru bir adım attı Jimin. Elim istemsizce yumruk yaptığı eline gitmişti.

"Acele etmelisin. Yemek yiyeceğiz." Min Ho'ya döndüm ve Jimin'in elini bırakmadan onu birkaç adım sürükledim. Sonunda korkunç bakışmaları bitti ve kapıyı kapatıp içeri girdi Min Ho.

"Sen..Sen!" Bir yandan bana bakıyor bir yandan da sinirle söyleniyordu Jimin.

"Senin odan hangisi?"

İYİ KIZLAR KÖTÜ ÇOCUKLARI SEVER -1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin