"Kahve ister misiniz?" Evde geriye ben, Jimin, Hoseok ve Jin kalmıştık. Diğerleri işlerinden dolayı gitmişlerdi. Herkesten olumlu cevap aldıktan sonra mutfağa yöneldim. Dolapları karıştırdım ama hayır kahveyi bulamamıştım.
"Jimin! Kahve.." arkamı döndüğüm sırada burnumun dibinde belirmişti. Ellerini tezgaha koydu ve beni tamamen sıkıştırdı.
"Efendim?" Delici bakışlarıyla bana bakıyordu.
"Ben, şey.." Ne diyeceğimi unutmuş bir şekilde aptalca kekelemiştim karşısında. Evet, aklımı başımdan alıyordu.
"Evet, sen şey..."Gözlerini çekmeden yaklaşıyordu sanki. Onunla tezgah arasında sıkışmıştım. Boşta kalan ellerim o yaklaştıkça, göğüslerindeki yerini almıştı. Bana neden bu kadar yakın duruyordun Park Jimin?
"Kahveyi bulamadım." Titremeyi kes Arya!
"Şurada." Uzandı ve gözlerini bir an olsun çekmeden üst dolabı açtı. O kadar yaklaşmıştı ki bana, ilk nefesi değmişti dudaklarıma. Sonra da dudakları hafifçe dokundu, dudak kenarıma.
Ne? Park Jimin neredeyse beni biraz önce öpecekti! Derdi neydi bunun? Beni delirtmek mi istiyordu?
"İşte, al." Çapkın gülümsemesi ve fena bakışlarıyla kahve kutusunu vermişti. Aptalca kafamı sallamıştım yine. Neden ondan bu kadar çok etkileniyordum, kahretsin!
Kahveyi yapmak için kenara çekilmeye çalıştığımda kollarıyla karşılaşmıştım. Kaçmama izin vermemişti. Tekrar ona yapıştığımızda, bacaklarımız birbirine değdiğinde heyecanım ve terlemelerim artmıştı.
"Teşekkür ederim Arya."
"Ne için?"
"Dün yaptıkların..."
"Teşekkür etme, teşekkür edilecek bir şey yok." Gülümsedim. Sonra da o gülümsedi.
"Başına bir daha öyle şeylerin gelmesine izin vermeyeceğim. Ona benzer bir şey bile yaşamayacaksın. Seni hep koruyacağım. Hep yanında olacağım Arya."
"Ben de hep senin yanında olacağım Park Jimin."
"Sen ağladın mı?" Tezgahtaki elini kaldırdı ve yanağıma yerleştirdi.
"Hayır." Gülümsedim.
"Gözlerin ağlamaklı ve şiş. İçeride herkesin içinde sormak istemedim."
"Hayır ben iyiyim, ağlamadım." Aslında bir yarım saat önce bağıra çağıra ağlıyordum evet.
"Bunların kahve yaptığı falan yok hyung, cilveleşiyorlar." Aniden döndüğümüzde odaya giden Hoseok'un sırtını görmüştük.
"Hemen getiriyorum Oppa!" İçeri doğru seslendim.
"Ah siz çocuklar işinize bakın." Jin de bağırdı ve kahkahasını savurdu.
"Kahveler hazır olmak üzere Oppa!"
"Bu ne böyle? Herkese oppa diyorsun." Kollarını çekti ve geri çekildi. O sırada kahve yapmaya koyulmuştum hemen.
"Anlamadım? Ne demeliyim?"
"Onlara demene bir şey demiyorum ama sence bana da demen gerekmiyor mu?" Durdum ve ona döndüm gülerek.
"Birileri oppa olmak istiyor sanırım."
"Ben senden büyüğüm bi kere!" Sinsi bakışlarımı üzerine gönderdim.
"Sadece bunun için mi oppa dememi istiyorsun?"
"Herkese diyorsun neden bana diyemeyesin? Jungkook'a bile diyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İYİ KIZLAR KÖTÜ ÇOCUKLARI SEVER -1
Fanfiction✔️ •10.06.2019• ✔️ Kendisini kusurlu gören bir genç kızın, tesadüfen tanıştığı "kusursuz" olarak adlandırdığı çocuğa karşı duyduğu aşkın hikayesi... İçinde; aile, dostluk, sahte arkadaşlık ve oldukça aşk barındırmaktadır. İyi kızlar kötü çocukları...