PARK JİMİN!

4.4K 286 328
                                    

Asla giymekten memnun olmadığım mavi çizgili gömleğimin içinde boy aynasının karşısına geçtim. Yakışmamıştı tabi ki de. Ya da ben sevmediğim için kendime yakıştırmıyordum.

Kendimi incelemeye devam ettim. Bugün kendimi sorgulama günümdü.

Boyum 1.58'di. Çok istikrarlı ve uyumlu bir insan olduğum için kilomda 64'dü. Evet evet kilolu olduğumun ben de farkındayım.

Hatta dışarıdan baktığınızda yanlardan şişkin yukardan basık gezegenimiz gibi göründüğümünde farkındayım. Ama olmuyor! Zayıflayamıyorum.

Liseden beri buna uğraşıyordum. Yediklerime dikkat edip, düzeli spor yapmaya...Olmayınca olmuyordu. Bu dünyaya bazı patateslerde gerekiyordu.

Her ne kadar üstümdekini beğenmesem de başka giyecek bir şeyim olmadığından buna karar kıldım.

Saçlarımı da balık sırtı örüp önümdeki saçlarımı biraz bırakacaktım. Uzun, sık ve dalgalı saçlarım vardı.

Kendim zaten esmer bir kızdım. Saçlarımda haliyle oldukça koyu renkliydi. Ama hiç ısı kullanmadığımdan çok sağlıklılardı, onları seviyordum ve kestirmeyi asla düşünmüyordum!

Alnım küçücük ve yanaklarımda oldukça fazla oldukları için kahkül de yoktu tabi ben de!

Farkında mısınız? Sabahtan beri anlattığım tüm kriterler Kore'nin güzellik anlayışıyla çok zıt düşüyor. Evet o yüzden şimdiye kadar hiç erkek arkadaşım olmadı ve biri tarafından çılgınlarca sevilmedim.

Erkeklerin dış görünüşe ne kadar önem verdiğini burada tartışmayalım bence!

Aslında kendimi seviyordum ya da sevmeyi istiyordum. Ama bazı şeyler buna engel oluyordu. En yakın arkadaşınızın 48 kilo olup, çok güzel olması gibi...

Dediğim gibi her insan farklıdır. O bu dünyaya şanslı olarak gelenlerden. Bense patates olanlardan!

O 48 kilo olup, fiziğinin güzelliğiyle övünürken ben de nasıl 4 tane hamburger menüsünü gömdüğümle övünüyordum.

O mini etekleriyle üşürken, ben battaniye gibi sweetshirtlerime sarılıyorum.

O üç saat önce kalkıp saçıyla makyajıyla uğraşırken, ben üç saat daha fazla uyuyup beş dakika da hazırlanıyorum.

Her şeyin zorlukları vardı bu hayatta. Güzel ve bakımlı olmak da oldukça zordu. En azından bana göre!

"Ah Arya! Sen beni öldüreceksin!" Kapı hızlıca açıldı ve Eun girdi içeri. Beni gördükten sonra ki tepkileri de her zamanki gibiydi.

"Ne yapayım oraya uygun bir şeyim yok." Neyden bahsettiğini biliyordum.

"Gece kulübüne gidiyoruz Arya! Kore'nin kurtuluş seminerine değil. Bu halin ne?" Tamam uygun olmadığını zaten kabul ediyordum.

"Söyledim ya! Başka giyecek bir şeyim yok. İstersen sweetlerimden birini giyeyim."

"Ah hayır hayır! Tamam bu kalsın." Yanıma gelip kendini aynadan incelerken ben de onu izliyordum.

Çok güzel siyah,deri,mini bir elbise giymişti. Bununla donacaktı! Ama tabi ki o pek bu kısımla ilgilenmiyordu.

"Zayıf olsaydın sana benim kıyafetlerimden verirdim."

"Kalsın ben almayayım." Ceketimi giyerken söylemiştim. Çünkü iyi niyetle söylemediğini biliyordum.

Odadan çıkıp aşağıya indiğimizde boşluğuma gelip bir an ön kapıya yönelmiştim. Ama hayır! Saat çok geçti ve biz dışarı çıkıyorduk o yüzden arka kapıyı kullanmalıyız. En başta da Ha Eun'un annesinden kaçıyorduk tabii.

İYİ KIZLAR KÖTÜ ÇOCUKLARI SEVER -1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin