Hafızam, bayım, sanki bir çöp yığını.
-Oliver Sacks.
✴
Henüz en başında işler yolunda gitmiyordu. Berk'in gelişiyle beraber odada küçük çaplı bir sarsıntı yaşandı. Hedefine yalnızca Karan'ı almış, avına yürüyen avcı edasıyla ilerliyordu. Tam karşısında durduğunda, nefesimi tuttum.
"Sen de kimsin?"
Sanırım bir şey duymamıştı. En azından bu da iyi haberdi. Karan'a yönelttiği soru karşısında, elimi saran elin şokunu yaşadım. Öyle bir afalladım ki, ne tepki vereceğimi şaşırdım.
"Delfin'in müstakbel nişanlısı."
Bir anda kendini gururla tanıtmasının sebebini anlayamadım. Az önce öfkeyle harmanlanmış bakışlarının yerinde bile şeytani bir pırıltı vardı. Elimi bile yoğun bir nefretle tuttuğunu hissedebiliyordum.
"Ne nişanlısı lan!"
Belki iki kelimeyi bir araya getirebilirim diye dudaklarımı araladım. Fakat bir parmak onların üzerine kapanarak sus işareti yaptı. Sıcak ve yumuşak dokusu, nutkumun tutulmasına yetti. Kahverengi gözleri, bana iyi bir ev sahipliği yapmak istiyormuş gibi sıcacıktı.
"Hiç kimseye açıklama yapmak zorunda değilsin."
Ses tonundaki şefkat, karşımda deli bir adamın olduğunu ispat ediyordu. Daha önce hiç böylesiyle karşılaşmamıştım. Kolumdan tutulup geri çekildiğim anda, gözlerimizin arasındaki bağlantı koptu.
"Elimden bir kaza çıkmadan önce bu herifin kim olduğunu açıkla."
Salondakiler bu gürültüye daha fazla kayıtsız kalamamış gibiydiler. Amcam odaya girdiğinde, hiddetli bakışlarının hedefine yalnızca Berk'i aldı. Sadece bir bakış atması, Berk'in peşinden gitmesine yetmişti. Odada tekrar yalnız kalınca alnımı ovuşturdum.
"Bu neydi şimdi?"
Diye söylenirken, herhangi bir açıklama bekliyordum. Oda boşalınca onun da hiddeti geri dönmüş gibiydi. Şimdi kışkırtılmaya hazır iki boğa gibi birbirimize bakıyorduk.
"Sadece oyunu kuralına göre oynuyorum."
Sık nefesler alıp verdim. Beni bu denli sinirlendiren neydi, bilmiyordum. İnsanların yanında tepki veremiyor oluşumdan faydalandığını düşünüyordum.
"Bir daha sakın bana bu kadar yaklaşma."
Tıslar gibi konuştum. Önce alayla güldü. Ardından hiç gülmemiş gibi düz ifadesini takındı. Aramızdaki mesafeyi bir adımda kapatırken, bir sır veriyormuş gibi kulağıma eğildi.
"Neden?"
Elimi nefesinin önüne koymak istedim. Tenime üflediği küçük nefesler, tüylerimin şaha kalkmasına sebep veriyordu. Ardından daha önce hiç düşünmediğim bir cümleyi sarf etti. Bir çocuk gibi başımı önüme eğerek kızardım.
"Evlenince yatağıma girecek olan sen değil misin?"
✴
Kendimi iyi hissetmediğim bir güne daha uyandım. Birkaç gündür böyleyim. Gözlerimin önünde ölen birinin dehşetini, bu kadar çabuk unutmama kızıyorum. Bir can gözlerimin önünden kayıp gitti! Şimdi de kalkmış buna sebep olan adamla evleniyorum. İlk kez cesaretimden nefret ettim. Bu delilikti. Anne diyemeyeceğim bir kadın için hayatım pahasına birçok şeyden vazgeçiyordum. Ailemden, huzurumdan ve en önemlisi vicdanımdan. Birisi ölmüştü, katil elini kolunu sallaya sallaya geziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜVEYDA
Teen FictionHiçbir şey, güzel bir kitabı bitirdikten sonra içinde oluşan boşluk kadar derin olamaz. Bu kitabı bitirdikten sonra o boşluğu yaşayacağına emin olabilirsin. Son bölüme geldiğinde, seni bu paragrafta bekliyor olacağım. ✴ Siz hiç kocanızın günlüğüne s...