16. "Aşikar"

14.1K 818 140
                                    

Her yutkunuşum karanlığa gömüyor dünyayı, tiksiniyorum insanlardan. Ne acıymış meğer,
ne yamanmış insan olmak.

-Albert Camus.

Hiçbir zaman güvenin bu kadar kırılgan ve aynı zamanda bu kadar çabuk kırılabileceğini idrak edememiştim. Ben de yarattığı şiddet, içinde bulunduğum odanın etrafımda dönmesini sağlamıştı. Başım aşırı derecede dönüyordu.

İnsanlara neden hemen güveniyor ve içimde onlar için kocaman bir yer ayırıyordum?

Etrafım sarılmış gibi hissediyordum. Bir şeyler söylemek için kıvranan dilim, her defasında Muka'ya bakmaya devam eden gözlerime yenik düşüyordu. Olanları kavramam biraz zaman aldı.

"Miray, benim kardeşim. İdrak etmek bu kadar güç mü?"

Öyleyse neden? Neden bana böyle bir oyun oynanmıştı? Onların Berk'le ne ilgisi vardı? En önemlisi de Muka, benimle beraber başka kimleri kandırmıştı?

"Onun hayatta olan tek ailesiyim. Sıraç Günel ve etrafındaki herkesi bitirmeye yeminliyim."

Söylediklerini aklım almıyordu. Gözlerini esir alan intikam ateşi, bedenimi cayır cayır yakmak ister gibiydi. Karşımda şimdi üç tane ruh hastası görüyordum.

"Anne ve babamızı öldüren Sıraç Günel. Üstelik bunu neden yaptığını biliyor musun?"

Ondan başka kimse konuşmuyordu. Gözlerine bakmamak için direnirken, kolumdan tutup bakışlarımı kendine sabitledi. Onu dinlememi istiyormuş gibiydi. Şu an anlattıklarını pek duyduğum söylenemezdi. Yaşadığım şoktan sonra duyabileceğimi de pek sanmıyordum.

"Miray'ı, Karan'dan uzak tutmak için. Aynı evde yaşadığın adamın nasıl biri olduğunu bilmiyorsun."

Sıraç Bey her geçen gün yaptıklarının üzerine bir yenisini daha ekliyordu. Adam suç makinesi gibiydi. Bir kız, oğlunu sevdi diye nasıl ailesini öldürebilirdi?

"Bizim kardeş olduğumuzu bilseydi, muhtemelen ben de hayatta olmayacaktım."

Burada bulunma sebebim gerçekleri öğrenmek değildi. Beni bir şeye alet etmek istiyorlardı. Tüm bunların ardından Berk'in nerede durduğunu bilmiyordum.

"Karan'ı tekrar kazanmam için senin olmaman gerek."

Miray'ın yüzüne bakakaldım. Ardından Berk'in sert parmakları bileğimi buldu. İçine düştüğüm oyunu henüz kavramışken, her şeyin bu kadar apaçık olduğuna kızıyordum. Neden bu gözler etrafında dönen dolaplara bu denli kör oluyordu?

"Yürüdüğün yola bir çentik at, yeni başlangıçlar yapıyoruz bebeğim."

Gözlerimi araladığımda, yoğun kesif kokusunun genzimi yaktığını hissettim. Ortamın ışığına alışmaya çalışan gözlerimi kıstım. Burası bir sürü alet-edevatın olduğu bir depoydu. Vücudumun ağrısıyla uzun zamandır bu sandalyenin üzerinde olduğumu anladım. Ellerimi zorlandığımda, bileklerime dolanan ipin acı vermesi kısa sürdü. Beynim olaylara hakim olmakta gecikmedi. En son Muka'nın evinde olduğumu hatırlıyordum. Berk, beni götürmeye kalktığında, engel olmaya çalıştım. Buradan sonrasını bir türlü hatırlayamıyordum.

SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin