27. "Mektup"

12.2K 658 166
                                    

Yürüyorum, azarlanıyorum fışkıran başaklarla,
iki bomba gibi taşıyorum koltuğumdaki bir çift somunu, hurdahaç bir sancıyla
geçiyorum badem çiçekleri altından,
gözlerim nemli değil,
gözlerim namlu...

-İsmet Özel.


Ümitsizliğe düştüğüm her zaman için hiç bitmeyen acılar olduğu hissine kapıldım. Bu badirelerin sonu gelmeyecek ve birbirini takip eden olaylar hayatımın sonuna kadar peşimden gelecekti. Yeni sorunlar ise hep 'artık her şey güzel olacak' dediğim zaman ortaya çıkıyordu.

Ben salıncağımı iki ağacın arasına kurmak isterken, bir seçim yapmak zorunda bırakıldım. Karan'ın peşinden gitmeye son derece kararlıydım. Fakat kulağıma fısıldadığı sözler üzerine olduğum yerde kalmak zorunda kaldım. Ecem'i de alıp gitmişti. Şimdi tüm öfkemle beraber Cem'in yanında kalmıştım. Ağzımı bıçak açmazken, somurtkan yüz ifadem de üzerime yapışmıştı.

"Değerini ortaya koyman gerekiyor. Karan'ı o evden ancak beraber kurtarabiliriz."

Ne dediğini anlamaz bir hâlde yüzüne baktım. Başını iki yana sallarken, aslında az önce yaptıklarının bir oyundan ibaret olduğunu anlayacağım cümleyi kurdu.

"Karan ya dostunu ve karısını tercih edecek, ya da hırsı yüzünden kaybetmeyi."

Buruk bir tebessüm yüzümden geçti. Her şeyi Karan için yapmıştı. Son cümlesini gözünü kırparak söylediğinde, kendimi biraz daha rahat hissediyordum.

"Sence kim kazanacak dersin?"

Hayatımda gördüğüm en iyi dostlardı. Aniden aklıma Karan'ın gitmeden önce kulağıma fısıldadığı sözler geldi.

Biz sonunda kavuşuruz. Şimdi Cem'le kal. Ona yenilmek benim için zaferdir.

Fakat bunları Cem'e söylemedim. İkisi de birbirini tanıyordu ve arayı bulan taraf yine onlar olacaktı. Peki Karan, bizi seçer miydi?

Aradan geçen birkaç saatin ardından vakit akşamı gösterdi. Hava kararmaya yüz tutmuşken Cem'in bana verdiği odaya geçtim. O da işleri olduğunu söyleyip on beş dakika önce çıkmıştı. Odanın içindeki dolaba yöneldiğimde, kapağını açmak için tereddütte kaldım. Ama duş almam gerekiyordu ve kendime uygun en azından bir eşofman bulma ümidiyle bunu yapıyordum. Fakat dolabı araladığımda, epey şaşıracağım bir şey oldu. İçinde Cem'in kıyafetlerini beklerken, çeşit çeşit kadın elbiseleri görmüştüm. Normalde başkasına ait en ufak eşyayı bile kullanmazken, sıcak havanın üzerimde yarattığı rahatsızlık nedeniyle bir askıya uzandım. Beyaz askılı bir elbiseyi aldığımda banyoya doğru yürüdüm. Duş süresini elimden geldiğince kısa tuttum. Odaya geri döndüğümde, üzerimi giyinip saçımı havlu yardımıyla kuruladım. Acil işim olmadığı sürece kurutma makinesine ihtiyaç duymazdım. Hafif nemli saçlarımın omuzlarıma temas etmesini seviyordum. Yatağın üzerinde bağdaş kurarken, parmaklarım nevresimin altındaki telefonu buldu.

Günler sonra Karan'a kavuşmuşken yine ondan uzaktaydım. Aramak istesem de, mesaj atmak dışında bir şey yapmadım.

"Cem evde yok."

SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin